Belediyelerde alkış da tepki de çoğu zaman belediye başkanlarına yöneliyor. Oysa kararların perde arkasında, halkın tanımadığı ama çok etkili isimler var: Belediye başkan yardımcıları ve kimi zaman da meclis üyeleri.
Belediyelerde işler yolunda gittiğinde övgüler, hizmetler ve başarı hikâyeleri hep belediye başkanlarına yazılır.
Ama işler kötü gittiğinde, bir hata yapıldığında, bir yanlış karara imza atıldığında, bütün oklar aynı yere çevrilir: Başkanın kendisine.
Oysa belediye yönetimi sadece tek bir imzadan ibaret değildir.
Kamuoyunun gözünden kaçan ama karar süreçlerinde büyük etkisi olan “ikinci adamlar” vardır.
Yani belediye başkan yardımcıları…
Ve bazen de, meclis üyeleri.
Bu isimler kimi zaman perde arkasında belediyeyi fiilen yöneten, kararların şekillenmesinde başkana fikir veren, yönlendiren, hatta o kararları hazırlayan kişilerdir.
Bazı meclis üyeleri de aynı şekilde, komisyonlar ve kulislerde etkin roller üstlenir; başkanın attığı adımlarda etkili olur, kimi zaman yön verir.
Ancak işler ters gittiğinde ne hukuki ne de siyasi anlamda doğrudan bir sorumluluk taşırlar.
Halkın öfkesi başkana yönelir, partisi sorgular ama perde arkasındaki bu isimler sessizce kenara çekilir.
Bu tablo, sadece bir adaletsizlik değil, aynı zamanda bir yönetim zaafıdır.
Çünkü bir karar masasında kim varsa, o kararın yükünü de paylaşmalıdır.
O yüzden belediye başkanlarının da dikkatli olması, çevrelerindeki ikinci halkayı iyi tanıması gerekir.
Güven kadar, liyakat de önemlidir.
Buradan muhalefet görevini üstlenen Cumhur İttifakı meclis üyelerine ve yerelde belediyeleri eleştiren gazeteci dostlarıma da küçük bir hatırlatma yapmak isterim:
Eğer gerçekten hesap sormak, doğru soruları yöneltmek istiyorsak;
sadece belediye başkanlarına değil, o kararların perde arkasındaki isimlere de bakmak gerekir.
Örneğin,
Konak’ta sürekli Başkan Nilüfer Çınarlı Mutlu’ya yüklenmek kolaydır ama aynı soruları Umut Tunç ve Simge Eldeniz’e de sorun.
Buca’da eleştirilerin hedefi hep Başkan Görkem Duman olmasın; bir gün de Gazi Çırak ya da Hacer Taş’a o soruları yöneltin.
Karabağlar’da yalnızca Helil Kınay’ı sorgulamakla yetinmeyin; Burcu Ugantaş ve eşi Koray Ugantaş’ın da sorumluluk alanlarını gündeme getirin.
Çiğli’de bir karar tartışılıyorsa sadece başkana değil, Ronay Gezici ya da Niyazi Arslan’a da mikrofon uzatın.
Dikili’de yanlış giden bir iş varsa Şahin Sarıkaya’ya da sorun.
Çeşme’de de bütün cevapları sadece Lal Denizli’den beklemeyin; Deniz Arı’nın da söylediklerini dinleyin.
Ve elbette sadece başkan yardımcıları değil; belediye meclislerinde perde arkasında etkili olan, karar süreçlerine yön veren meclis üyeleri de var.
Kulislerde fikir verip, sahnede görünmeyen ama sonucu belirleyen bu isimler de en az başkan yardımcıları kadar dikkatle izlenmeli, sorumluluk paylaşımından kaçmamalıdır.
O yüzden;
Halk da, meclis üyeleri de, gazeteciler de artık sadece sahnedekine değil, kulisteki aktörlere de dikkat etmeli.
Gerçek sorumluluk, sadece imza atan değil, o imzayı attıran kişidedir.
Belediyeleri şeffaflaştırmanın yolu, başkanların yanında duran o ikinci adamları — ve etkili meclis üyelerini — görünür kılmaktan geçiyor.