Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Azerbaycan ziyareti dönüşü uçakta gazetecilerle söyleşi gerçekleştirdi. 30 yıllık işgalin ardından özgürlüğüne kavuşan Karabağ'ı bir kez daha görmekten memnuniyet duyduklarını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ziyareti vesilesiyle Laçın Havalimanı'nın açılışını Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile birlikte gerçekleştirdiklerini söyledi. 2021 ve 2022 yıllarında Fuzuli ve Zengilan havalimanlarının açılışlarını da Aliyev ile gerçekleştirdiklerini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, işgalden kurtarıldıktan sonra Azerbaycan'ın Karabağ'ın her köşesinde kalkınma ve imar seferberliğini tüm hızıyla devam ettirdiğini gördüklerini kaydetti. Bu imar çalışmalarına Türkiye'den birçok şirketin katkıda bulunmasının kendileri için övünç kaynağı olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, Laçın Havalimanı'nın yapımında da 10'u aşkın firmanın görev aldığını sözlerine ekledi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ayrıca liderler düzeyindeki ilk toplantısını 2024 yılında yaptıkları Türkiye, Azerbaycan ve Pakistan bölgesel istişare mekanizmasının ikinci zirvesini Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif'in katılımıyla gerçekleştirdiklerini dile getirdi. Heyetteki bakanların da muhataplarıyla bir araya gelerek ortak gündemdeki konuları ele aldığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Malumunuz hem Azerbaycan hem de Pakistan'la her düzeyde yoğun temas ve iş birliğimiz bulunuyor. İlham Aliyev kardeşimle geçtiğimiz günlerde Avrupa Siyasi Topluluğu Zirvesi ve Türk Devletleri Teşkilatı Gayriresmi Zirvesi sırasında bir araya gelmiştik. Pakistan Başbakanı Sayın Şahbaz Şerif'i de geçtiğimiz hafta sonu İstanbul'da ağırlamıştık. Kendileriyle istişarelerimizde ikili mevzuların yanı sıra bilhassa üç ülkeyi ilgilendiren bölgesel gelişmeler hakkında fikir teatisinde bulunduk. Ticaret, yatırımlar, enerji iş birliği, gıda güvenliği ve hazar geçişli doğu-batı orta koridoru gibi konuları değerlendirdik" değerlendirmesini yaptı.
Azerbaycan'ın işgalden kurtardığı topraklarında yeniden imar ve kalkınma faaliyetlerini güçlü şekilde desteklediklerini bir kez daha hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yıllardır çekilen acıların bir daha yaşanmaması ve Güney Kafkasya'da istikrar, barış ve refahın tesisine büyük önem veriyoruz. Azerbaycan ile Ermenistan arasında atılan adımları memnuniyetle karşılıyoruz. Barış anlaşması metni üzerinde uzlaşıya varılmasını da istikrar yolunda mühim bir gelişme olarak görüyoruz. Bu sürecin mümkün olan en yakın zamanda nihayete erdirilmesini arzu ediyoruz. Savaşın muzafferi olan Can Azerbaycan'ın bölgede barışın da mimarı olarak öne çıktığını görüyoruz. Pakistan ile Hindistan arasında geçtiğimiz dönemde yaşanan gerilimde ateşkes kararı alınmasını memnuniyetle karşıladık. Süreç boyunca sergilediği serinkanlılık ve basiretli tutum dolayısıyla Pakistan Başbakanı Şahbaz Şerif kardeşimi ve Pakistan makamlarını tekrar kutluyorum. İki taraf arasında doğrudan ve sağlıklı bir diyaloğun tesisi için ateşkesin sunduğu fırsattan azami ölçüde yararlanılmalıdır. Güney Asya'da istikrarın sürdürülebilir hale gelmesi noktasında taraflar arzu ettiği takdirde üzerimize düşen ne varsa yapmaktan geri durmayız. Azerbaycan ziyaretimizin hayırlara vesile olmasını diliyor, bölgesel istikrar ve refaha katkıda bulunmasını temenni ediyorum. Şahsıma ve heyetime gösterdikleri nazik misafirperverlik için Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Bey kardeşim başta olmak üzere tüm Azerbaycan halkına teşekkür ediyorum. Can Azerbaycan'ın 28 Mayıs Bağımsızlık Günü'nü bir kez daha yürekten kutluyorum. Şimdi sözü sizlere veriyorum" açıklamasını yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, işgal dönemlerinde Laçın'da halkın büyük acılar yaşadığını hatırlatarak, "Artık o kötü günler geride kaldı. Laçın bölgesi, Karabağ'daki yeniden yapılanma sürecinde ulaşım ve lojistik altyapının güçlendirilmesi için kilit konumda yer alıyor. Bu havalimanı, bölgenin kalkınmasını hızlandırması açısından çok önemli bir adım" dedi.
Turizm ve ticaretin gelişmesinde Uluslararası Laçın Havalimanı'nın büyük katkı sağlayacağına dikkat çeken Erdoğan, "Uluslararası yatırımcılar da artık bölgeye erişim sorunu yaşamayacak. Savaş ve işgalin izleri hızla bu bölgeden silinecek. Karabağ'da normalleşme sürecinin simgelerinden biri olan bu adım, bölgenin istikrarına hizmet etmesi bakımından ayrıca büyük önem taşıyor. Havalimanı bölgenin ulaşım altyapısını da bir başka seviyeye taşıyacaktır" diye konuştu.
Laçın'daki havalimanının bölgeyi dünyaya bağlayacağını vurgulayan Erdoğan, "İnanıyorum ki Laçın ve çevresini müreffeh bir geleceğe de hazırlayacaktır. Havalimanı sadece bulunduğu bölgenin değil, Azerbaycan'ın tamamının potansiyelini yani içeride bir hareketlenmeyi de getirecektir. Bu altyapı yatırımları barışa giden yolu da açacaktır" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye ile Azerbaycan arasında savunma, enerji, tarım ve hayvancılık alanlarında stratejik iş birliklerinin sürdüğünü belirterek, "Özellikle savunma, enerji, tarım ve hayvancılık alanlarını stratejik görüyoruz. Gıdada tam bağımsızlık bir milli güvenlik konusudur. Gerek salgın gerek su savaşları ve bölgesel krizler, arz güvenliğinin önemini bir kez daha tüm dünyaya gösterdi. Biz de Türkiye'yi bir üretim üssü yapmak için var gücümüzle çalışıyoruz. Şimdi Azerbaycan ile istiyoruz ki, gıda arz güvenliği konusunda çok daha sıkı iş birlikleri yapalım. Öyle zannediyorum ki bu iş birliği Türk Devletleri Teşkilatı üyesi diğer kardeş ülkelerimiz için de adeta bir işaret fişeği olacaktır. Arz fazlamız olan ürünlerde kardeş ülkeleri önceleyeceğiz. Hep birlikte daha çok üretip, daha çok paylaşarak yarınlara daha sağlam yürüyeceğiz" açıklamasını yaptı.
"Bu konuda en ufak bir endişe söz konusu değil"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Azerbaycan-Ermenistan ilişkilerinde barışın artık ufukta belirdiğini belirterek, "Biz artık Güney Kafkasya'da çatışmayı değil huzuru ve barışı görmek istiyoruz. Bölgede sağlanacak kalıcı barış herkese kazandıracaktır. Bizler Azerbaycan-Ermenistan arasında bir barışın ufukta görünmesinden memnunuz. Bu süreci yakından takip ediyoruz. Gereken katkıyı da sunuyoruz. Sağlanacak barış Azerbaycan-Ermenistan ve ülkemiz için de değerli olacaktır" dedi.
Ermenistan ile yürütülen normalleşme sürecine de değinen Erdoğan, "Biz de Ermenistan ile dikkatli bir normalleşme sürecini yaşıyoruz. Hem barış hem normalleşme sağlandığında ülkelerimizin bundan kazançlı çıktığını da göreceğiz. Yani bu konuda en ufak bir endişe söz konusu değil. Zengezur konusuna gelince Zengezur Geçişi, Azerbaycan için yalnızca Nahçıvan ile kara bağlantısı değil aynı zamanda Türkiye üzerinden Türk dünyasına uzanan yeni bir entegrasyon hattıdır. Bu geçişin kısa sürede açılması Kafkasya'daki ulaşım ve enerji altyapısını da güçlendirecektir. Komşumuz İran'ın da bölgemizde huzura, barışa, kalkınmaya hizmet edecek bu adımlara destek vermesini bekliyoruz. Bu 'kazan-kazan' ikliminden onların da faydalanmasını doğrusu isteriz. Atılan her adım, açılan her kapı, koridor, ekonomik kazanç sağlayacağı gibi, zamanla ülkeleri birbirine daha çok yakınlaştıracaktır" şeklinde konuştu.
"İstanbul barışı süreci inşallah yeniden başlayacak"
Rusya-Ukrayna savaşının yalnızca iki ülke arasında değil, küresel aktörlerin de dahil olduğu çok katmanlı bir krize dönüştüğünün altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biliyorsunuz Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan Rusya'daydı. Moskova'da yaptığı görüşmeler neticesinde bugün Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov bir açıklama yaptı. Lavrov, Rusya ve Ukrayna arasında ikinci tur görüşmelerin İstanbul'da yapılmasını istediklerini söyledi. Bu sayede İstanbul barışı süreci inşallah yeniden başlayacak. Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov'un bu açıklaması hafife alınmamalı. Bu açıklama bizim barış umudumuzu daha da artırmıştır. Biz barış için çabalamaya devam ediyoruz, devam edeceğiz" dedi.
Hem Rusya hem Ukrayna ile de temas halinde olduklarını bildiren Erdoğan, yakaladıkları ivmeyi bir kalıcı barış fırsatı olarak gördüklerini kaydetti. Erdoğan, "Her görüşmemizde bütün muhataplarımıza bu fırsatın kaçırılmaması gerektiğini de hatırlatıyoruz. Kapı aralanmışken, bu kapıyı kapatmayalım diyoruz. Çözüm yolu daha fazla diyalog, daha fazla diplomasiden geçiyor. Biz bütün diplomatik gücümüzü ve potansiyelimizi barış için kullanıyoruz. Bölgemizdeki bu büyük yangını söndürmek, hem insani bir görev hem de ülkemizin çıkarınadır. Umarım barış çabalarımız neticesinde arzuladığımız uzlaşmaya da varırız. Yaşanan dört yıllık süreçte tüm dünya şunu görmüş oldu; bu savaş Avrupa'nın güvenlik mimarisini ve özellikle de enerji politikalarını kökten değiştirdi. Avrupa Birliğinin Rusya'ya enerji alanındaki bağımlılığını azaltmak için yeni arayışlara girmesi, Türkiye gibi enerjide transit ülkelerin jeopolitik değerini de artırmıştır" diye konuştu.
"Süreci zehirlemek isteyenlere karşı dikkatliyiz"
Suriye'nin toprak bütünlüğü, üniter yapısı ve milli birliğinin mutlaka korunması gerektiğini vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Varılan mutabakatı olumlu karşıladığımızı daha önce ifade etmiştik. Ama görüyoruz ki Suriye Demokratik Güçleri hala oyalama taktiklerine devam ediyor. Bundan vazgeçmeleri şart. Alınan kararların uygulamasını çok yakından takip ediyoruz. Aslolan sözlerin mutabakattaki takvime uygun şekilde hayata geçirilmesidir. Suriye Cumhurbaşkanı Sayın Ahmed Şara ile görüşmelerimiz bu yönde oldu. Terörsüz Türkiye sürecinde hamdolsun sorun, sıkıntı görünmüyor. Gelişmeler güzel, olumlu istikamette devam ediyor. Birkaç çatlak sese rağmen, verilen mesajlar gayet makul, müspet ve yapıcı. Tabii her yeni aşamada umutlarımızla birlikte yükümüz de artmakta. Arkadaşlarımızın Suriye ile görüşmeleri de devam ediyor. Süreci zehirlemek isteyenlere karşı dikkatliyiz. Onlara fırsat vermeyeceğiz. Çünkü amacımız çok net. Bu amaç, Türkiye'ye yıllarca zaman kaybettiren, en değerli hazinemiz olan insanlarımızı yitirmemize neden olan, Türkiye düşmanlarının ekmeğine yağ süren bu terör sorunundan kurtulmaktır. Bunda bugüne kadar hiç almadığımız mesafeyi şu an itibarıyla katetmiş bulunuyoruz. İnşallah terörsüz Türkiye hedefimize ulaşacağız. Ne yapıyorsak, ülkemiz Türkiye için yapıyoruz. Ne yapıyorsak milletimizin huzuru ve selameti için yapıyoruz. Milletimizi rahatsız edecek bir pazarlığın içinde asla olmayız. Biz milletimize güveniyoruz, biz kardeşliğin gücüne güveniyoruz" açıklamasını yaptı.
Yeni ve sivil bir anayasanın millete verdikleri söz olduğunu söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, bundan geri adım olmadığını belirterek, "Bu sözü sadece biz vermedik. Nice konuşanlar oldu ve hepsi "sivil anayasa, sivil anayasa" dediler. Seçim meydanlarında hemen hemen bütün partiler ve liderler milletimize hep yeni anayasa vadetti. Peki gelinen bir nokta var mı, yok. Çünkü sözü veriyorlar ama attıkları bir adım yok. Biz bu konuda somut adımlar attığımız gibi hazırlıklarımızı da yaptık. Bu hazırlıklar yeni anayasa konusunda bir altyapı oluşturdu. Görevlendirdiğimiz ekip inşallah çok titiz bir çalışma yapacak. Şu an itibarıyla siyasi çıkarların ötesinde, ülkemizi Türkiye Yüzyılına taşıyacak uzun soluklu bir anayasayı ülkemize kazandırmak istiyoruz. Bu konuyla ilgili de 11 arkadaşımızı görevlendirdim. Önümüzdeki günlerde inşallah bu çalışmaları başlatacaklar. Vesayetçi izlerden arınmış, demokratik meşruiyeti güçlendirecek, hak ve özgürlükleri güvence altına alacak bir metin olsun istiyoruz. Mevcut anayasa dili de zaten problemli. Biz bu tür problemleri olan bir anayasa değil, bunlardan arındırılmış sade, anlaşılır, uygulamaya dönük bir anayasa hazırlayalım istiyoruz. Bu hukukçu arkadaşlarımız, mesela Serap Yazıcı Özbudun hocamız gibi isimler zaten anayasa üzerinde çalışması olan kişiler. Onlarla birlikte bu çalışmaları yürütelim istiyoruz. Biz iyi niyetliyiz ve karşımızda da hüsnüniyetli bir yaklaşım bekliyoruz. Diyoruz ki 'gelin millete verdiğimiz sözü beraberce yerine getirelim.' Çünkü anayasa, bir partinin değil, milletin tamamını kapsayan bir toplumsal sözleşme niteliğindedir. Bu yüzden en geniş mutabakatı burada arıyoruz. Maalesef CHP'nin her zamanki 'istemezük' yaklaşımı, bu işte de kendini gösterdi. Siyaset toplumun tümü etrafında şekillenir. Eğer CHP de burada uzlaşmacı bir yaklaşım ortaya koyarsa biz onlarla niye çalışmayalım, çalışırız. Ama ne yazık ki böyle bir yaklaşım söz konusu değil. Burada söylediğimiz şu; bizim yeni anayasadan muradımız kendimize alan açmak, bireysel menfaat sağlamak, kendimizi bir yerlere taşımak değil. Bunu bir defa önceden açıklayayım. Biz yeni anayasayı Tayyip Erdoğan için değil, 86 milyon için istiyoruz. Bizim derdimiz var. Muhalefet ise bizi sürekli 'şahsına yeni bir yol açmak için yeni anayasa istiyor' şeklinde itham ediyor. Bunun kesinlikle bir tuzak olduğunu ifade etmem lazım. Biz Türkiye'nin geleceğine dair yükümlülüklerimizin bilincindeyiz. Adımlarımızı da buna göre atıyoruz. Gündemdeki tartışmalara tarihi görev ve sorumluluklarımız ekseninde yaklaşıyoruz. Milletim beni belediye başkanı yaptı, başbakan yaptı, cumhurbaşkanı yaptı. Milletimiz bizi nerede görmek isterse biz de orada olduk. Bugün de aynı hassasiyetle hareket ediyoruz. Bizim derdimiz makam odaları, koltuklar, unvanlar hiç olmadı. Bizim bir tek amacımız var o da aziz milletimize hak ettiği hizmeti vermek, büyük ve güçlü Türkiye'yi inşa etmek. Girdiğimiz her yarışa sadece milletimize güvenerek girdik. Bugün de, yarın da yine milletimize kulak vereceğiz. İstikametimizi onların çizdiği rota üzerinde şekillendireceğiz" şeklinde konuştu.
Devlet Bahçeli'nin adaylığı ile ilgili açıklamalarının sorulması üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Sayın Bahçeli'nin şahsıma yönelik sözleri için teşekkür ediyorum. Gerçekten büyük memnuniyet duydum, onore oldum. Sayın Bahçeli tecrübesiyle, birikimiyle Türk milliyetçiliğinin aksakalıdır. Kendisi Cumhur İttifakı'nın birlik ve beraberliği, devletimizin bekası için çok kıymetli bir duruş sergilemiştir. İttifakımız sadece seçim kazanmaya yönelik değil, Türkiye'nin geleceğini inşa etmeye dönük bir devlet vizyonudur. Cumhur İttifakı'nın temelinde karşılıklı güven, istikrar arzusu ve milli konularda ortak duruş yer almaktadır. Yolumuza bu şekilde güçlenerek devam ediyoruz" dedi.
Türkiye'nin enerji alanında elde ettiği başarılarla yetinmeden yoluna devam edeceğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, enerji alanında elde edilen her başarının sadece ekonomik değil, aynı zamanda stratejik bir kazanım olduğunu belirterek, "75 milyar metreküplük doğal gaz keşfi Karadeniz'de sürdürdüğümüz yoğun ve planlı çalışmaların bir ürünüdür. Türkiye artık yalnızca enerji ithal eden bir ülke değil enerji keşfeden ve potansiyel olarak ihraç edebilecek bir ülke konumuna gelmiştir. Her yeni keşif, her yeni enerji hattı, Türkiye'nin 'enerji ticaret merkezi olma' hedefini ulaşılır kılıyor. Çok daha iyi bir konuma bizi getiriyor, getirecek. Rusya-Ukrayna savaşı sonrasında Avrupa Birliği ülkelerinin enerjide düştükleri durumu gördük, çok kötü. Bu duruma düşmemek için doğal gaz gibi stratejik kaynaklarda dışa bağımlılığın azaltılması hedefimize emin adımlarla yürüyoruz" dedi.
Keşifler sayesinde Türkiye'nin bölgesindeki enerji oyun kurucularından biri haline geldiğini vurgulayan Erdoğan şunları söyledi.
"Enerji geçiş hatlarının da merkezinde yer alan ülkemiz, doğal gaz üretimimizin artmasıyla sadece geçiş rotası değil, fiyatlandırmanın, depolamanın ve ticaretin yapıldığı bir merkez haline de gelecektir. Türkiye'yi enerji alanında tarihi müjdelerle tanıştıran bir iktidar olarak yeni müjdelerimiz olacak. Vakti zamanı ve sırası geldikçe bu stratejik alanla ilgili müjdelerimizi milletimizle paylaşacağız. Üretimle alakalı yarın önemli bir kilometre taşını aşmış olacağız. Boğazdan Osmangazi adını verdiğimiz yüzer iletim platformumuz Karadeniz'e geçecek. İnşallah 20 yıl boyunca Sakarya Gaz Sahası'ndaki gazı üreterek karaya ulaştıracak ve neredeyse 4,5 milyon hanenin gaz ihtiyacını buradan karşılayacağız. 1 Nisan'da Türkmenistan'dan 27 yıl sonra ilk kez gazı Türkiye'ye getirdik. Yurt dışı ziyaretlerimizde ve zaman zaman bizi arayan Avrupalı liderlerin doğal gaz taleplerini çok yoğun alıyoruz. Bulgaristan, Romanya, Macaristan, Sırbistan buralara doğal gaz ihraç eder hale geldik. Şubat ayında Pakistan'a yaptığımız ziyaret sonrası arkadaşlarımız Pakistan'a gittiler ve Pakistan devlet şirketleriyle Türkiye Petrolleri, Pakistan'da karada iki sahada arama konusunda anlaştı. Bugün de denizlerde arama konusunda mutabakata vardık, çalışmalarımıza da yakında başlayacağız. Somali'de faaliyetlerimiz devam ediyor. İnşallah Libya ve diğer ülkelerle beraber bu çalışmalarımızı yoğunlaştırarak devam ettireceğiz" ifadelerini kullandı.
"Aile 10 yılı" vizyonunun sadece demografik bir strateji olmadığını, sosyal, kültürel ve ekonomik anlamda köklü dönüşümler içeren kapsamlı bir devlet politikası olacağını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, nüfus meselesinin asla ihmal edilmemesi gereken stratejik bir konu olduğunu kaydetti. Bunu hafife almamak gerektiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, en büyük sermayenin nüfus olduğunu ama bu konunun hep bir kenara atıldığını belirtti. Erdoğan, "Nüfus meselesi ülkemizin geleceğini doğrudan ilgilendiren bir mevzudur ve ciddiyetle ele alınması gerekir. Toplumun temeli olan aile kurumuna yönelik gizli-açık saldırıların farkındayız. Geleceği inşa etmek istiyorsanız aileyi büyütmek ve güçlendirmek zorundasınız. Biz bu zamana kadar hangi başarıyı elde etmişsek, dinamik nüfus yapımız ve güçlü aileler sayesinde mümkün olmuştur. Bundan sonra da aile yapımızı güçlendirecek ve dinamik nüfus özelliğimizi koruyacak tedbirler almak zorundayız. Toplumları felakete sürükleyen, aileleri paramparça eden sapkınlıklardan, kötü alışkanlıklardan ailelerimizi korumak için elimizden gelenin ötesine geçeceğiz. Özellikle de doğurganlık hızımızdaki gerileme, tehlike çanlarının çaldığını gösteriyor. Buna kulak tıkayamayız" diye konuştu.
"Güçlü aileler kurmak için gençlerimizin önüne çıkan engelleri de kaldıracağız"
Türkiye'nin genç nüfus avantajını sürdürebilmesi için aile kurumunun desteklenmesi, doğurganlık oranlarının artırılması ve aile yapısının güçlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Erdoğan, "Nüfusun yaşlanması sadece Türkiye'nin değil, birçok gelişmiş ülkenin karşı karşıya olduğu bir krizdir. Bu yüzden biz bu süreci beklemeden önleyici politikalarla karşılamak istiyoruz. Aile kurumunu güçlendirirken güçlü aileler kurmak için gençlerimizin önüne çıkan engelleri de kaldıracağız. Mutlu evliliklerin yolunu açacak, sağlıklı nüfus artışını sağlamak için teşvikleri artıracağız. Aile odaklı sosyal destekler, doğum teşvik paketleri, kreş ve eğitim altyapısı yatırımları, konut ve istihdam destekleri bu çerçevede uygulamaya konulan ana tedbirlerimiz. Sosyal devlet olmanın bir gereği olarak aileyi güçlendirmek, korumak ve yüceltmek zorundayız. Ekonomik ve sosyal destek projelerimizi artırarak devam ettireceğiz. Azalan doğum oranlarının emek piyasasında daralma, sosyal güvenlik sistemine yük ve üretim kapasitesinde düşüş gibi zincirleme sorunlara neden olabileceğinin farkındayız. Bu riskleri bertaraf etmek için bugün alacağımız önlemler, geleceğin refah düzeyini belirleyecek. Bu politikalarla, orta vadede doğurganlık oranlarında gözle görülür bir artışı hedefliyoruz. Böylece sadece nüfus artışı değil, güçlü ve sağlıklı aile yapısının sürdürülebilirliği de teminat altına almış olacağız" ifadelerini kullandı.