SİYASET

CHP Milletvekili ve PM Üyesi Sarıbal’dan çarpıcı tarım mesajları

CHP Bursa Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Orhan Sarıbal, Ulusal Süt Konseyi’nin çiğ süt fiyatlarına yaptığı zammın enflasyon artışına neden olacağını belirtti.

Abone Ol

Ulusal Süt Konseyi, çiğ süt alım fiyatlarını 4.70 TL’den 5.70 TL’ye çıkartarak, 1 TL prim vereceğini açıkladı. Cumhuriyet Halk Partisi Bursa Milletvekili ve Parti Meclisi Üyesi Orhan Sarıbal, Ulusal Süt Konseyi’nin çiğ süt fiyatlarına yaptığı zammı değerlendirdi. Primlerin çiftçinin eline geçmediğini, 2021 yılı Aralık ayı primlerinin hala yatmadığını dile getiren Sarıbal, kısa sürede yem fiyatlarına yine zam geleceğini, çiftçinin yine mağdur olacağını savundu. Sarıbal, çiğ süt alım fiyatlarına yapılan zammın tüketiciye yüzde 50 oranında yansıyacağını belirtti.

“YEM FİYATLARINA YİNE ZAM GELECEK”

Fiyata değil prime zam yapılması gerektiğini kaydeden Sarıbal, “5.70 süt alım fiyatı, teslim eden kriterleri, yerine getiren çiftçilere de 1 TL primle toplam 6 lira 70 kuruş gibi bir rakam. Tabi bu rakam hiçbir zaman çiftçinin eline geçmez, 6 lira gibi bir rakam geçer. Şu anda yem 280 lira, bu süt fiyatından sonra yem 300 lira olur. 300’ü 5’e böldüğünüzde yemin 1 kilosu 6 lira olur. Yani 1.1 litre sütün fiyatı 1 kilo yem. Zaten Ulusal Süt Konseyi’nin de üzerinde çalıştığı buydu. İlk zam Aralık ayında hayata geçti 3.20 liradan 4.70’e çıktı fakat, 1 ay geçmeden bu zam tükendi, çiftçi yeniden zarar etmeye başladı. Açıkladıkları rakama çiftçinin yüzde 10’u bile reelde sütünü veremiyor çünkü soğutucu fiyatı, nakliye fiyatı çiftçiden düşülüyor. Dolayısıyla 5.20 ila 5.5 arasında olur, çiftçinin eline geçen para. 1 lira prime gelince de hala 2021 Eylül’ün primleri duruyor. Çiftçinin bu 1 lira primi ne zaman alacağı belli değil ama üretimi yapmak zorunda. Üretimi bu maliyetlerle yapacak. Şu anda prim konuşmuyoruz bile çünkü ne zaman geleceği belli değil” dedi.

“TÜKETİCİ YÜZDE 50 ZAMLA KARŞILAŞACAK”

Zamların ardından gelirinde artış olmayan tüketicinin mağdur olacağını aktaran Sarıbal, “1 kilo yemin fiyatı şu anda 5 lira 60 kuruş, süt 5 lira 70 kuruş ama kesinlikle bu fiyat çiftçinin eline geçmez. 5 lira civarında bir fiyat geçer yani yapılan zamlı fiyat süt üreticisini kurtarmaz. Şu anda 1 lira fiyata 1 lira da prime zam yaptıklarında 1 lira 80 kuruş zam yapmış olacaklar. 4 lira 90 kuruş üzerinden baktığımızda yaklaşık yüzde 25-30 gibi zam görüyoruz. Bu fiyatın süt ürünlerindeki refaha etkisi yüzde 50 olur. Rafta bir ürün 10 liraysa 15 liraya çıkar, yani siz her süte zam yaptığınızda süt mamulleri, çiğ süt başta olmak üzere yüzde 50 fiyatlara yansımasını göreceksiniz. Karşı tarafta tüketicinin maaşı arttı mı; geliri arttı mı, hayır. Asgari ücretlinin ekstra bir geliri var mı? Hayır. Zaten şu anda asgari ücretli kendi sorumlu olduğu işi yapmakta sonra ya gece ya gündüz başka bir işe giderek yaşamını sürdürmekte, o da iş bulursa! Asgari ücretle insanlar geçimini sağlayamıyor. Dolayısıyla burada 2 aşamalı bir durum var. Bunlardan birincisi çiftçinin yem fiyatları, elektrik fiyatları, genel masrafları karşısında bu fiyatlar çiftçiye yine yetmeyecektir. Çok kısa süreli kısmi bir rahatlık belki getirebilir, kaldı ki bu fiyatlar 45 gün sonra 2 ay sonra çiftçinin cebine girer, o zamana kadar zaten yem fiyatları yine bu fiyatları geçecek. Dünyada buğday, arpa fiyatları artmaya devam ediyor. Toprak Mahsulleri Ofisi piyasaya arpayı ve mısırı şu anda yarı fiyatına veriyor, buna rağmen yem fiyatları bu noktada. Dünyada buğday fiyatları arttığı için Toprak Mahsulleri Ofisi bu fiyatlara alamayacak. Dün 530 tonluk ihaleye girdi, 470 dolar civarında fiyat geldi. Mısır ve arpa da buna paralel izleyecek dolayısıyla yem fiyatları da artacaktır” ifadelerini kullandı.

“BU YENİ BİR ENFLASYONDUR”

Sarıbal artık sanayicinin de kırılma noktasına geldiğini savunarak, “Siz sürekli zam yapmakla ne çiftçinin ne de tüketicinin sorununu çözebilirsiniz. 2 tarafında sorununu çözecek yani hem çiftçi üretim maliyetini düşük tutacak, çiftçinin düşük maliyetle ürettiği süt mamullerini de çiğ süt başta olmak üzere içme sütü olarak kullanan yoğurt, peynir, ayran ve peynir türevlerini üreten firma onlara zam yaptığında tüketici bunları alamayacaktır. Bu yapılan zamla değişen bir şey olmaz, sadece çiftçi belki 2 ay sonra geçici birkaç günlük rahatlık görebilir ama günün sonunda ne çiftçi rahat eder ne de tüketici. Bu yeni bir enflasyon demektir, çiftçi zarar etmeye devam edecektir. Çiftçinin zarar etmemesi tüketicinin gelirine bağlı. Tüketicinin geliri yok. Üretilen malı alıp kullanamayacak. En önemlisi de artık sanayicinin de kırılma zamanı geldi. Bu arada sanayici de kırılacaktır. Sanayici yarın bir gün isyan bayrağını çekip, konudaki rahatsızlıklarını gündeme getirecektir. Çözümü ise, bugün 1 lira prim desteği verdiler, bunu 1 buçuk lira yapmaları gerekiyordu, 4 lira 40 kuruş çiftçinin cebine para giriyordu, bunu 6 – 6 buçuk liraya prim olarak tamamlayacaklardı. Resmi süt birlikleri üzerinden, kooperatifler üzerinden bütün hepsi resmiyete dökülecekti ve çiftçi ürettiği sütü prim olarak alacaktı, süte zam gelmeyecekti. Çiftçi de yeni enflasyon ve zamlarla karşılaşmayacaktı. Hem çiftçi üretirken zarar yapmayacaktı hem de tüketici ürünü bugünkü fiyatlarla alacaktı” açıklamasında bulundu.

“ÜRETİCİ ETE ZAM YAPACAK”

Besicilere destek verilmediğini aktaran Orhan Sarıbal, “Şu anda et fiyatları da kontrol altında tutulamayacak, et fiyatları da zamlanmak zorunda yem fiyatları arttığı için. Yapılan zam süt üreticisi için, besici için bir şey yok. Besicilik yapan yine ezilmekte, yine perişan olmakta. Ete zam yapmak zorunda kasap ve çiftçi de danasını ucuza vermemek için mücadele edecek. Besiciye de en azından 22-23 kilo yem alacak şekilde prim desteği verilmeliydi. Biz 25 öngörüyoruz ama ayakta kalmak için 22 kilo yeme denk gelecek ete de prim vererekti, böylece sorun çözülecekti ama bu şekilde ne süt ne et üreticisinin sorunu çözülebilir. Tüketici yeni gelecek zamlarla ürünü tüketemeyecek, sanayici bu fiyatlarla alıp zam yapıp ürün satamayacak. Göreceğiz ki içme sütü tüketimi daha da düşecek, süte dayalı mamul ürünler daha pahalı olacak ve tüketimi daha da azalacak, süt tozu üretimi artmaya devam edecek. Gıda enflasyonu durdurulamaz şekilde yükselecek. Gün sonunda bu zammın ne üreticiye ne tüketiciye ne sanayiye bir faydası olmayacağını tam tersi sektörde sorun yaratacağını süt üreticisinin, et üreteceğinin sorununu çözmeyeceğini enflasyonun artacağını ve sanayicinin de bu işten ciddi sıkıntılar yaşayacağını şimdiden söyleyebilirim” dedi.

“AKP YANDAŞLARINI ZENGİN ETTİ”

Yanlış tarım politikalarının Tarım Bakanlarının değil AK Parti’nin olduğunu ifade eden Sarıbal, “Bekir Pakdemirli meselesi değil bu, önce Adalet ve Kalkınma Partisi daha sonra da Cumhur İttifakı’nın yönetiminin uyguladığı tarım politikasıdır. Bekir Pakdemirli işi bilmediği için daha büyük zarar verdi ama sarayın politikalarını izledi. Yani Bekir Pakdemirli’nin kendi bireysel politikaları değildi, Bakan olarak kendi inisiyatifinin olduğunu düşünmüyorum. Ne süt, ne et, ne yem fiyatlarında ne ithalat politikalarında Bekir Pakdemirli’nin bireysel bir çözümünün, düşüncesinin, bireysel bir önermesinin hiçbir şeyinin olduğunu düşünmüyorum. Tamamen AKP’nin ithalata dayalı, lobici, üreten değil tüketen, tarımda göç politikasını önceleyen, açık bir şekilde topraksızlaştırmayı tercih eden, mülkiyetin el değiştirmesine sebep olan, toplumun bütününü müşteri yapan, yandaş ithalat lobilerini zengin eden, ithalat lobileriyle beraber gelen ürünleri taşıyan, kendi yandaş, partili nakliyecilerini, taşıyıcılarını zengin eden bir politika izledi. Uzun bir süre ithalat politikasıyla üretimi baskı altına aldı, terbiye etmeye çalıştı fakat dövizin üst üste patlaması sonrası, Kovid ve savaş nedeniyle emtia fiyatlarının artması, doların TL karşısında 12 kat değer kazanması, iktidarın uyguladığı para politikaları, ekonomi politikaları, ithalatçı tarım politikaları, üretme yerine tüketme politikaları, çiftçiyi borçlandırma politikaları bütünüyle egemen oldu. Bunu Bekir Pakdemirli kendi başına yapmamıştır. Bu tamamen sarayın, AKP iktidarının uyguladığı temel tarım politikasıdır. 10 kez tarım bakanı değişti, bu 9. İsim oldu, hangisi gelirse gelsin paradigma değişmiyor” diye konuştu.

“YENİ BAKAN İÇİN ÇANLAR ÇALIYOR”

Yeni Tarım Bakanı Vahit Kirişçi’yi sert sözlerle eleştiren CHP’li Orhan Sarıbal, “Yeni Bakan geldi, geldiği gibi ilk yaptığı iş utanmadan ‘Afrika’dan yer arıyoruz’ dedi. Bir de bu Ziraat Mühendisi, akademisyen, daha önce milletvekilliği yapmış, komisyonlarda görev yapmış, tarım bakanlığında, özel sektörde çalışmış, belli birikimi olan bir insan ve bir etkisi olduğunu düşünmüyorum. Bugün bu zammın olması Bakanla ilgili değil, Süt Komitesinin ve süt birliklerinin hayvanlarını sürekli kesime göndermeleri ve hayvancılıktan hızlıca çekilmeleri. Öyle çiftlikler var ki 1 günde 1 dakikada yüzlerce hayvanını kesime götürdüler ve sistemden çıkmaya başladılar. TUİK’in verdiği rakamlar doğru değil, küpeler sahici değil, TUİK de bunu biliyor, hükümet de biliyor, çaresiz kaldılar bu zammı yapmakta. Bu zam amacına ulaşmayacak, çiftçiyi üretime döndürmek çok zordur. Samanın, yoncanın, buğdayın geldiği fiyat belli. Bir Bakanın gelip hokus pokus yaparak düzeltme şansı yoktur. Çünkü Türkiye’de tarımın kararını ithalat lobileri, büyük egemen şirketler ve Türkiye’nin iktidarının teslim olduğu para politikaları vermektedir. Bakan Afrika’da mı yer bulur, nerede yer bulur bilmem ama bir süre sonra geldiği gibi çanların onun için de çalacağını biliyoruz. İktidarın çözümsüzlüğü, yeni bir çözümsüzlükle sürdürmeyi; hukuksuzluğu hukuk yapmayı becerdiği tarihsel bir dönemden geçiyoruz. Bu Bakanın da suyu ısınmıştır ve Bakanın hiçbir şekilde etkisinin olduğunu düşünmüyorum. Bu zam tamamen iktidarın çaresizliğini, beceriksizliğini ortaya koyduğu bir uygulamadır ve amacına ulaşmayacaktır” ifadelerini kullandı.

“İZMİR BÜYÜKŞEHİR ÇOK BÜYÜK ÇALIŞMALAR YAPIYOR”

İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ve Köy-Koop Başkanı Neptün Soyer’in tarım alanındaki çalışmalarını değerlendiren Sarıbal, “İzmir Türkiye’nin tarım çalışmalarında iktidarı da dahil ederek söylüyorum, çok büyük çalışmalar yapmayı başaran belediyelerimizden biri. Aynı zamanda Ankara, İstanbul, Adana, Mersin, Aydın, Eskişehir, Tekirdağ baktığımızda muhteşem işler yapmaktalar. Tabi İzmir’in kendine özgü bir durumu var, tarım arazisi az olmasına rağmen tarım potansiyeli, tarım ticareti çok güçlü. Hayvancılıkta Türkiye’de hemen hemen ilk 4 alan içinde olan önemli bir kent. Bu konuda da Büyükşehir ciddi maliyetler ciddi kaynaklar ayırarak önce çiftçinin örgütlenmesini sağlayarak, kooperatifçilik üzerinden hem çiftçinin üretmesini sağlıyor, çiftçiye girdi sağlıyor. Yem, ilaç, gübre, teknoloji, canlı hayvan aklınıza ne gelirse, üretim yapan küçük çiftçi örgütlenmişse, kooperatif haline dönüşmüşse onlara her türlü girdide destek vermekte. Aynı zamanda ürünleri de satın almakta. Kendi bakkallarında değerlendirmekte, geliri yetersiz olan ailelere sosyal yardım amaçlı gıda yardımı yapmakta, ayrıca ticarete konu olan ürünleri de halk bakkallarda halka en uygun fiyatla sunmaya çalışmakta, aracıyı en aza indirmekte. Özellikle bazı dijital projeler, küresel ısınma ve iklim değişikliğinden dolayı yarın karşımıza çıkacak kuraklık ve iklim sıkıntılarına karşı kurduğu teknoloji üretim alanlarındaki deneme biçimleriyle şu anda kurduğu süt fabrikası ve onun çalışmalarıyla, özellikle mera deneyimi var, meraları destekleyerek, tohum dağıtarak, karakılçık gibi ata ve yerel tohumları destekleyerek, artırarak ucuz ekmekten tutun da her türlü gıda ve tarım ürününü üretme adına önemli adımlar atıyor” dedi.

“KUTLUYORUM, TARİH YAZIYORLAR”

Tarımda kooperatifleşmenin önemine vurgu yapan Sarıbal, “Ben kendilerini kutluyorum, tarih yazıyorlar, bir belediye koca iktidarın yaptığından daha fazlasını yapmaya çalışıyor, daha çok halka dokunuyor, daha çok işler yapmaya çalışıyor. Çiftçiyi örgütlüyor, küçük çiftçiye kooperatif kurduruyor. Onların her türlü ihtiyacını karşılıyor, ürettikleri ürünü alıyor, küçük çiftçi de mutlu, tüketici de mutlu, elbette belediye de toplumsal sorumluluğu ve kamu adına bir sorumluluğu yerine getiriyor. Başta Tunç Soyer, elbette Aziz Kocaoğlu’nu da burada hatırlamak lazım. O da çok ciddi işler yaptı. Tunç Bey de onun yaptıklarını artırarak sürdürüyor. Sadece 2 belediye başkanı da değil Ödemiş Belediyesi’ne kadar birçok belediye hem Büyükşehir ile bu alanda entegre çalışıyorlar hem de bireysel olarak kendi üzerine düşen bütün çalışmalarını, fedakarlıklarını yapıp, tarımda ciddi adımlar atmaya devam ediyorlar” ifadelerini kullandı.