İzmir'in Bayraklı ilçesinde oturan Murat Çığ (51), gittiği kaplıcada ayaklarını sıcak su borularının arasına koyduktan sonra uyuyakaldı. Diyabet hastalığı nedeniyle his kaybı yaşayan Çığ, ayaklarının yandığını fark etmedi. Ayakları kesilme tehlikesiyle karşı karşıya kalan Çığ, oksijen tedavisi ile sağlığına kavuştu.

Bayraklı’da oturan evli ve 2 çocuk babası Murat Çığ, yaklaşık 2,5 ay önce Balıkesir'in Sındırgı ilçesindeki kaplıcalara gitti. Diyabet hastalığı nedeniyle his kaybı olan ve yüksek sıcaklığı fark etmeden kaplıca suyu geçen iki borunun arasına ayaklarını koyan Çığ, bir süre sonra uyuyakaldı. Sabah uyandığında ayağının yandığını fark eden Çığ, hastaneye başvurdu. Çığ, 3'üncü derece yanık nedeniyle ayaklarının kesilme riski ile karşı karşıya kaldığını öğrendi. Daha sonra İzmir Bozyaka Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde Hiperbarik Oksijen Tedavi Merkezi'nde tedavi olmaya başlayan Çığ, 1,5 ay içerisinde sağlığına kavuştu. Tedaviden önce ayağındaki yanıklar nedeniyle evden çıkamayacak duruma geldiğini anlatan Murat Çığ, "Sabah kalktığımda ayaklarım yanıktı. Şeker hastasıyım, hiç duymadım. Buraya geldikten sonra yaralarım kapanmaya başladı. Her gün seansa katılıyorum. Yanıktan 1 ay sonra buraya geldim. Evden çıkamıyordum, yürüyünce ayaklarım şişiyordu. Ayaklarımın kesilebileceğini dahi söylemişlerdi. O kadar kötüydü ki; kemiklerime kadar gözüküyordu. Burada şifayı bulduk. Seanslar 15 gün daha sürecek. 60 güne tamamlayacağız" dedi.

'HER GÜN 2 SAAT SÜREN TEDAVİ'

2017 yılında hizmet vermeye başlayan Hiperbarik Oksijen Tedavi Merkezi’nin idari sorumlusu Uzman Dr. Figen Aydın, 12 kişilik kabinde, hastaların normal atmosfer basıncının yaklaşık 2,5 katında yüksek basınç altında, aynı anda saf oksijen solumalarının sağlandığını söyledi. Hastaların her gün 2 saat süren tedavi için kabine girdiklerini anlatan Aydın, "Hastalarımızın bazıları hastanede yatarak da tedavi oluyor. Karbonmonoksit intoksikasyonu, soba zehirlenmeleri ve vurgun hastalıkları gibi acil durumlar ile diyabetik ayak yaraları gibi iyileşmeyen yaralar, radyasyon hasarları, kemik iltihapları, ani gelişen görme ve işitme kayıpları en sık karşılaştığımız hastalıklar arasında yer alıyor" dedi.

'ORTALAMA 30 SEANS GEREKİYOR'

Hastadan hastaya değişmekle birlikte kronik yaralarda ortalama 30 seansta başarı elde ettiklerini ifade eden Dr. Aydın, yüksek basınç altında oksijen solunmasıyla dokulardaki düşük oksijen seviyesinin arttırıldığını kaydetti. Oksijen tedavisinin yaraların iyileşme süreçlerini hızlandırdığını söyleyen Dr. Aydın, şöyle devam etti:

"Hiperbarik oksijen tedavisi, ilaç kullanmadan saf oksijen solumayla uygulanan bir tedavi yöntemidir. Ama beraberinde hastanın durumuna göre, antibiyotik tedavisi ya da yara bakımı da gerekebiliyor. Basınca bağlı hastaların kulaklarını eşitlemede zorlandığını biliyoruz. Kulak barotravmalarının dışında ağır bir kalp yetmezliği ve akciğer hasarı yoksa hastaların hepsi bu tedaviden faydalanabilir. Hastalar maske takarak, kapalı devrede oksijen soluyor. Tedavi gören hastalarımız arasında yıllarca süren arkadaşlıklar da başlayabiliyor."

LÖSEMİ TEDAVİSİ SONRASI OKSİJEN

Oksijen tedavisi, lösemi tedavisi sonucu gelişen yan etkiler için de kullanılıyor. İzmir'de yaşayan ve 4 yıl önce lösemi tanısı alan Sedef Çavuşdere (20) de Murat Çığ ile birlikte Hiperbarik Oksijen Tedavi Merkezi'nde tedavi gören hastalardan biri oldu. 3 yıl önce ilik nakli olan ve yüksek kortizon kullanımı nedeniyle omuz ve kalçalarında kemik ölümünün başladığını anlatan Çavuşdere, "Bugün ikinci seansa katılacağım. 30 seans gireceğim. Daha sonra değerlendirilecek ve tedaviden yarar gördüğüm düşünülürse devam edeceğim" diye konuştu.

Bakan Yumaklı'dan 'şap hastalığı' açıklaması Bakan Yumaklı'dan 'şap hastalığı' açıklaması