CHP PM üyesi Rıfat Nalbantoğlu, yerel bir televizyon kanalına konukoldu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 13 yıl sonra Irak'ta Cumhurbaşkanı Erdoğan, 13 yıl sonra Irak'ta

CHP’li Rıfat Nalbantoğlu, 9 Eylül etkinliklerindeki konuşması sebebiyle Cumhur İttifakı’nın hedef tahtasına oturtulan Tunç Soyer’e destek verdi, iktidarı eleştirdi.

EKONOMİK KRİZ AZ KONUŞULSUN DİYE UĞRAŞIYORLAR
CHP’li Nalbantoğlu, yaz aylarında festivallerin iptal edilmesi ve son olarak İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’in 9 Eylül’de yaptığı konuşma üzerinden iktidarın gündem saptırmaya çalıştığını söyleyerek “Türkiye ekonomik olarak çok büyük açmazda. Ve bu açmazdan çıkabilmek için arkadaşların bir fikri yok. Buldukları en büyük fikir ‘gözümdeki ışıltı’, ‘6 ay uyuyalım bak her şey nasıl geçecek’ gibi ekonomi bilim ve günlük hayatı ile alakası olmayan ne kadar iş varsa bu arkadaşlarda. Ekonomi ve siyaset arasında çok sağlam bağlantı varsa, ki var… Ekonomiyi ne kadar az konuşursak, yaşanılan problemleri ne kadar az dile getirirsek o zaman daha iyi olacağını düşünüyorlar. Ekonomik problemler konuşulması büyüyen bir mesele değil, yaşanan bir mesele. Sen bunu ister az ister çok konuş. Fiilen insanlar bunu yaşıyor. Sen strateji olarak ‘bunu ne kadar az konuşursak iyi’ diye bakarsan kendince yanlış bulduğun her şeye atlayıp temel gündem maddesi onu yaparsın. Ekonomik sorunların dışında şöyle bir iklim yaratıldı Türkiye'de; Yaz aylarında Türkiye'nin dört bir yanında yapılan konserler ve festivaller var. Neredeyse tamamına yakını yasaklamışsın, insanların konser ve benzeri yollarla bir arada olmasını doğru bulmamışsın, istememişsin. İnsanlara başka bir çerçeve çizmeye çalışmışsın. İzmir’imizin düşman işgalinden kurtuluşunun 100'üncü yılına gelindiğinde Tunç Başkanımız 100'üncü yıla yakışır bir kutlama yaptı. Çünkü kurtuluşun günü 9 Eylül. Arkasından 1 yıl sonra tamamlanacak olan Cumhuriyet sürecinin başladığı gün. Dolayısıyla Türkiye ve İzmir için çok değerli bir gün. Dolayısıyla konserlerin yasaklandığı, insanların bir araya gelmesinin engellendiği ortamda Tunç Soyer de bu bakış açısını ortadan kaldıracak ve İzmir’imizin kurtuluşun 100 yılını İzmir’e yakışır bir şekilde kutlamak için böyle bir organizasyon yapmıştır. Bir alan, bir çerçeve çiziyorlar, bu çerçevenin dışına çıkarsan, dışında bir şey söylersen hurra yüklenmeye başlıyorlar. Bir defa her şeyi senin algıladığın gibi kimse algılamak zorunda değil. Olabilir ki ben böyle bakıyorum, olabilir ki sen böyle bakıyorsun. Senin bakış açına saygı duyuyorum ancak sende benim bakış açıma saygı duy. Bu çerçevenin dışına çıkmışsın zaten” ifadelerini kullandı.

VAHDETTİN ECDAT FALAN DEĞİL İŞBİRLİĞİ YAPIYOR
Osmanlı’nın son padişahı Vahdettin’in Gazi Mustafa Kemal Atatürk hakkında idam fermanı yayınladığını, iktidarın da ecdat tartışmasını Vahdettin ile sınırlandırdığını kaydeden Nalbantoğlu, “9 Eylül'de denize dökülenler Yunan. Bunu hepimiz biliyoruz zaten. Ancak o sadece İzmir’in kurtuluşu ile ilgili bir mesele değil. 9 Eylül, Türkiye'nin 4 bir yanında yapılan işgallerin son bulduğunun simgesi. Orada fiilen denize dökülen Yunan bunu herkes biliyor. Ancak orada kazanılan zafer oturulup Sevr’de ‘Sen şurayı, ben burasını, öteki şurasını’ işgal etsin diye karar veren güçlerin iflas ettiği, projenin bittiği bir gündür o gün… Emperyalizme karşı kazanılmış büyük bir zaferdir. Bildiğimiz bir şeyi dünyanın en acayip şeyiymiş gibi, bulmuş gibi lanse etmeye çalışmak işi amacından, işi genel doğrultusundan saptırmaya çalışmaktan başka bir şey değil. Biz şunu biliyoruz: Sonuçta İngilizlerin İstanbul'u işgalinde de, ondan sonra başlayan kurtuluş savaşı hareketine de karşı duran, hatta bu konuda ölüm kararları çıkartan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve arkadaşları için ölüm kararı çıkartan Vahdettin… Bunu da biliyoruz. Osmanlı tabii ki bizim ecdadımız. Ama yani konuyu sadece Osmanlı’nın ecdadımız olduğu gerçeğini Vahdettin ile sınırlamaya çalışmak… İşte çizdikleri çerçeve o. Abdülhamit ile sınırlamaya çalışmak onların çerçevesi. Ecdat falan eleştirilmiyor. Öyle bir şey yok. Sevr Antlaşması ile anlaşmayı imzalayanlar ile işbirliği yapanları eleştiriyor Tunç Soyer. Sevr’in bittiği gün o gündür. Onu eleştiriyor. Sen Sevr'i imzalayanlara bu şeyi söylüyorsan o zaman imzalamayacaktın. Bir milim sende Kuva-i Milliye’ye destek olacaktın. Hiçbirini yapmıyor sonra ecdat deniliyor. Ecdat falan değil. İşbirliği yapıyor ve işbirliği yaptığı insanlarla birlikte gemiye binerek ülkeyi terk ediyor” şeklinde konuştu.

TUNÇ BEY’İN YERİNDE OLSAM AYNI KONUŞMAYI YAPARDIM
“Eğer belediye başkanı olsaydınız böyle bir konuşma yapar mıydınız?” sorusuna yanıt veren Nalbantoğlu, “Tabi. Bu meseleleri yorumlayış ve uygulayış, yoğurt yiyiş ile ilgili. Ben aynı konuşmayı yapardım” dedi. Gazeteci Yapar’ın “Yunanlıları denize döktük diye özellikle vurgulamaz mıydınız?” sorusuna ise “İşin esası o değil ki. Ben o pozisyonda olsam ben de vurgulayabilirdim ancak konuyu buraya indirgemek, yani bir çerçeveleri var… Yani 9 Eylül bu cümlelerle kutlanacak. Niye kardeşim? Tamam orada neyi başardığınız, emperyal güçlere karşı neyi başardığınızı anlatacak başka cümlelerde olabilir, o yapılmıştır. Yoksa bu cümlenin de denmesinde hiçbir sakınca yok. Zaten denebilir yani. Bunda bir şey yok. Zaten denize dökülen Yunanlılar. Kim yani kim gitti orda? İlla onu söyle… Niye yani? Biraz klişe olacak ancak tekrar etmekte fayda var. Sadece Yunan’a değil 7 düvele karşı kazanılmış çok büyük bir zafer var ortada. Ülkenin bağımsızlığının netleştiği, artık bu ülke bağımsız bir ülke olacak, işgal altında olmayacak, hepsi teker teker geriye gidecekler gerçeğinin netleştiği ete kemiğe büründüğü andır bu an. İşi neden buraya sıkıştıracağız. Ama benim hep anlatmak istediğim konu bu. Kendi çizdikleri çerçevenin dışında bir şey olmuşsa o zaman hurra saldırıyorlar. Bu gerçekleri değiştirmiyor. 9 Eylül’e milyonun üstünde İzmirli eşlik etmiş, arkadaşları rahatsız eden bu. Çünkü zaten bilemem ne ilçe müzik festivali, bilmem ne il müzik festivali… Zaten bir araya getirmemek üzere kurdukları projenin çöktüğü gündür o gün” açıklamasında bulundu.

KONSERDEKİ KALABALIK BİR TAVIRDIR
“Kalabalıktan mı korktular?” sorusuna yanıt veren CHP’li Nalbantoğlu, “Tabii ki, bir tavır kondu. Bir işi çok iyi yapan, bir işe çok iyi ilgi duyan insanların o işlerin hangi yollarla hallolacağı konusunda fikirleri vardır. Yani sen çok iyi bir müzik seversen, ya da çok iyi bir Tarkan hayranıysan, yani ne yaparsan yap… Tarkan’ı Cumhuriyet Meydanı’ndan izleyemeyeceğini bilirsin. Geç bu tarafa, limanın altındaki viyadüklerin altından Gündoğdu Meydanı'nda Tarkan'ın izlenemeyeceğini bilirsin. Çünkü sen iyi bir müzik izleyicisiysen en iyi koşullardan nereden izleneceğini bilirsin. Esas amaç Tarkan’ı izlemek, dinlemek değil. Çünkü onu evde teybe koyup daha iyi izleneceğini dinleneceğini bilir insanlar. Bir tavır koydu, bir irade ortaya koydu insanlar. Bir, beni Türkiye’de emperyalist güçlerin kovulması olan günü kutlama mı engelleyemezsin. İki, benim istediğim müziği, istediğim yerde, istediğim kararlılık ile dinlememi engelleyemezsin tavrı kondu” dedi.

BAŞKANIN KONUŞMASININ 4'TE 3'Ü NUTUK'TAN ALINMADIR
Soyer’in Nutuk’u referans alarak konuşmasını hazırladığının altını çizen CHP’li Nalbantoğlu, “Hepimizin en azından sahip çıktığı, ortak olarak kabul ettiği metin Nutuk. Hepimizin üstünde mutabık olduğu farklı konularda referans olarak aldığımız bir metin olduğu için sayın başkan Nutuk’tan aldık diyor. Nutuk bambaşka bir sürü konuya daha değinen yazılı metin. Ben Nutuk’un şu görüşlerine iştirak etmiyorum diye bir tartışma duymadım. Üstünde ortak olduğumuz ve defalarca alıntı yaptığımız bir metin olduğu için… Sayın Başkan CHP’li isimlerin bir çok konuşmasında referans aldığı bir metin olduğu için burada da kurtuluş gününü kutlama anlamında da düşmanları tarif etme noktasında da referans aldığımız metin Nutuk’tur. En çok bu saldırıyı yapan arkadaşlar neden yaptığını çok iyi biliyor. Onlara anlatılabilecek bir şey yok. Biz şu sebeple yapmış olabilirler diye bir yorum yapıyoruz ancak o neden yaptığını biliyor. Başkan da üzerinde mutabık sağlandığı bir metin olduğunu bildiği için bağlı kalmıştır. Başkanın konuşmasının 4’de 3’ü nutuktan alınmadır. Konuşmayı 1 gün önce provada dinlemiştim” ifadelerini kullandı.

ERDOĞAN’A KATILIYORUM, TUNÇ BAŞKAN BABASI GİBİ YURTSEVER VE DEMOKRAT
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, Başkan Soyer’i hedef alırken 12 Eylül'de yargılamalar yapan Savcı Nurettin Soyer’i kastederek “Hadsiz. Bunun babası da aynıydı” sözüyle ilgili konuşan Nalbantoğlu, “Sayın Cumhurbaşkanının bu şeyi hangi saik ile kullandığı ve hangi değerlendirme ile bu kelimeleri kurduğunu bilemem. O sayın cumhurbaşkanının kendi takdiridir. Ben Cumhurbaşkanının birçok değerlendirmesine katılmıyorum. Doğru bulmuyorum. Ancak bu değerlendirmesine katılıyorum. Evet Tunç Soyer aynı babası gibi. Kişisel tanışıklığım yok. Ancak herkesin siyaset ile ilgili bu tartışmaların yapıldığı zaman ben Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı’nda yargılandım. Ancak bizim davanın savcısı değildi, o yüzden kişisel olarak bir tanışıklığım yok. Kimdir bu insan? Herkes gibi benim de neyi kast ediyorlar diye bir araştırmam oldu. Yurtsever, demokrat bir savcı olduğunu biliyordum. Alt detaylarını öğrenmeye çalıştım. Türkiye'de FETÖ’yü yargılayan ve hapis yatıran tek savcı olduğunu biliyorum. O yüzden diyorum aynı babası gibi. FETÖ’nün sayın Soyer’in savcısı olduğu mahkeme dışında başka mahkumiyeti yok! Bu işler genetik ve genle geçiyor. Türkiye'de FETÖ’yü yargılayan ve suç örgütü olduğunu ve birilerinin ortaklığı bile başlamadan bunu bir şekilde önünün alınması gerektiği tespitini iddianamesine koyan ilk ve tek kişidir. Cumhurbaşkanı’nın değerlendirmelerine karşı çıkma gibi durumum var ama bu görüşlerine katılıyorum. Tunç Başkan aynı babası gibi” değerlendirmesini yaptı.

İŞİN İÇİNE AİLESİNİ KATMAK ÇOK BÜYÜK BİR YANLIŞ
“Başka hangi tavrı babası gibi?” sorusuna yanıt veren Nalbantoğlu “Demokrat ve önceden sezme tavrı aynı babası. Sıkıyönetim mahkemesinde Fethullah Gülen daha Kestane Pazarı’nda imamken, 3-5 esnaf dışında kimse tanımazken, bir suç örgütü olduğunu, tabii ki savcılığın getirdiği araştırma içgüdüsüyle birleştirip bunun Türkiye için bir tehdit olacağını algılayabilen ve konuya bu demokrat gözlüğü ile bakabilen yapısı ile aynı babası gibi diyorum. Bunu tespit edebilmek az bir şey mi? FETÖ gibi bir adamı daha imamken tespit edebilmek, hedefini anlayabilmek ve bu örgütlenme Türkiye'yi uçuruma götürebilme tespiti az bir şey midir? Bu bir öngörü değil midir? Şu anda Türkiye'de yaşayan yurttaşların tamamı için net bir konuyken darbe yapmışken hala bu tespiti yapmayan, yapmayan gücü yüreği yetmeyen bir çok kişi var! Siyasi olarak bir şeyi yanlış bulursanız eleştirmek en doğal hakkınız ancak ailesini katmak çok büyük bir yanlış. Siyaset insanların bireysel kararlarıdır” açıklamasında bulundu.

“ARKADAŞLAR İZMİR’İ SEVMİYORLAR”
AK Parti’yi kastederek “Arkadaşlar İzmir’i sevmiyorlar” diyen Nalbantoğlu, “Onlar için İzmir’i sevebilecek koşul ve ortam yok. Çünkü İzmirli 9 Eylül kutlamasında bir araya gelebiliyor tepkisini, iradesini ortaya koyabiliyor. Bu davranış biçimini bu arkadaşlar sevmiyor ve beğenmiyorlar. Bunun için İzmir işgal altında diyorlar. Allah’a şükür yurdumuzun hiçbir köşesi işgal altında değil. Belediye başkanlarımız çıkıp kendi görüşlerine göre bir koltuğa oturmadılar. Orada yaşayan vatandaşların oyları ile seçildiler. Cumhurbaşkanına gelince ‘seçimle geldi’ deniliyor. Belediye başkanlarımıza gelince niye farklı? Onlar da biliyor vatandaşların görüşlerinin bu isimler tarafından yönetilmek istendiğini ancak yine de ‘işgal altında’ diyorlar” dedi.