Toplantı sonunda gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Güç’ün çöp depolama alanı, trafik sorunu hakkındaki açıklamaları, belediyelerin pandemi dönemi SGK prim borçlarının silinmesi ve aynı döneme ilişkin şehir içi ulaşım giderlerinin devlet tarafından karşılanması önerisi dikkat çekti.
Açıklamalarında, milyonların acı gerçekleri diye adlandırdığı ülke sorunlarına değinen, İzmir’e siyasi ayrımcılık uygulandığını dile getiren CHP İzmir İl Başkanı, iktidarın İzmir’e dair sorumluluğunu yerine getirmediğini de söyledi.
Basın toplantısına CHP İzmir İl Yönetiminin yeni dönem örgütlenmesi hakkında bilgi vererek başlayan CHP İzmir İl Başkanı Çağatay Güç, “Bugün burada yalnızca bir basın açıklaması yapmak için değil; İzmir’in, örgütümüzün ve Türkiye’nin geleceğini ilgilendiren önemli bir süreci kamuoyuyla paylaşmak için toplandık. Türkiye zor bir dönemden geçiyor. Ve bu dönemin ağırlığını en çok hisseden şehirlerin başında İzmir geliyor. Ancak bu tablo bizi asla umutsuzluğa sevk etmiyor, aksine bize tarihi bir sorumluluk yüklüyor. Ve bunun bilinciyle hareket ediyoruz” ifadelerini kullanarak, şunları kaydetti:
İZMİR ÖRGÜTÜNDE YENİ DÖNEM
Bugün sizlerle hem İzmir örgütümüzde başlattığımız yeni dönemi hem de yerelde ve genelde ülkemizin yaşadığı sorunlara dair gerçekleri paylaşacağım.
Göreve geldiğimiz günden bu yana net bir hedef koyduk:
Halktan Gelen Güçle, İzmir’den Türkiye’ye Umudu Büyüteceğiz. Bu doğrultuda çok güçlü bir şekilde yeniden yapılanma gerçekleştirdik. İl yönetimimizi; liyakati önceleyen, sorumluluk almaktan kaçmayan, görevin ağırlığını taşıyabilen, bilgisini, emeğini ve birikimini ortaya koyan arkadaşlarımızla oluşturduk.
Bugün Cumhuriyet Halk Partisi İzmir İl Yönetimi, AKP kadrolarında gördüğümüz gibi koltuktan güç alanların değil, koltuğa güç veren, bulunduğu makama değer katan insanların oluşturduğu bir yapıdır. Bu bizim için sadece bir tercih değil, bir siyasi zorunluluktur. Çünkü biz bu dönemi, Türkiye’nin kaderini belirleyecek bir dönem olarak görüyor, iktidar yürüyüşü dönemi olarak adlandırıyoruz.
Kurulan 16 komisyonumuzun her biri kendi alanında çalışan, veri üreten, analiz yapan, rapor hazırlayan ve bu raporları bize siyasal yol haritası olarak sunan aktif bir mekanizmaya dönüştürdük. İzmir örgütü sadece kendi işini yapan bir örgüt değil, iktidar hazırlığını taşıyan bir örgüttür. Bugün ülkemizin yaşadığı sorunların büyüklüğü, hepimize tarihi bir sorumluluk yüklüyor. Bu nedenle biz de örgütümüzü yalnızca İzmir’in sorunlarına yoğunlaşan bir yapı olarak değil, Cumhuriyet Halk Partisi’nin iktidar yolunu açacak ana kadrolardan biri olarak konumlandırıyoruz. Her yönetici arkadaşım bunu içselleştirdi: Biz sadece il yönetimi değiliz,
Türkiye’nin geleceğini hazırlayan bir siyasi partiyiz. Bugün halk bize açıkça şunu söylüyor:
“Artık Türkiye’yi Cumhuriyet Halk Partisi yönetsin.” Biz de bu talebi, bu beklentiyi, bu sorumluluğu omuzlarımızda taşıyoruz.
• Parti politikalarımız artık iktidara hazırlanan bir vizyonla şekilleniyor.
• Genel Merkezimizin ürettiği politikaların tamamı artık muhalefet refleksiyle değil, ülkeyi yönetme iradesiyle hazırlanıyor.
• Biz İzmir’de bu vizyonun en güçlü ayağıyız.
• Yeni dönemde İzmir Örgütü; üreten, raporlayan, sorumluluk alan ve iktidar yürüyüşünü omuzlayan bir örgüt yapısı ile ilerleyecek. Ve bu büyük yürüyüşün sorumluluğunu hep birlikte taşıyoruz.
İzmir’de yaşanan birçok sorunun asıl kaynağının merkezi hükümet olduğunun altını çizen Güç, iktidarın İzmir’i cezalandıran, önünü tıkayan bir siyasi yaklaşımı olduğunu belirterek Körfez, Ulaşım, Çöp sorunu ve İzmir’in yoksul kesimlerine ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bu sorunların tamamının çözümünde yetkinin devlette olduğunu belirten Çağatay Güç “Devlet yapmıyorsa da bu kurumun suçu değil, iktidarın tercihidir” dedi. Güç açıklamalarına şöyle devam etti:
İZMİR’İN SORUNLARI YERELDEN DEĞİL, MERKEZİ HÜKÜMETİN İHMAL VE ENGELLEMELERİNDEN KAYNAKLANIYOR
İzmir’in bugün yaşadığı sorunları konuşurken çok açık bir gerçeği ortaya koymak zorundayız:
İzmir’in temel sorunlarının neredeyse tamamı yerel yönetimlerin çözebileceği sorunlar değildir.
Çünkü bu sorunların çözüm yetkisi, kaynakları ve karar mekanizmaları merkezi hükümetin elindedir.
İzmir’i cezalandıran, İzmir’in önünü tıkayan, İzmir’e yatırım yapmayan bir siyasi yaklaşımla karşı karşıyayız.
Bu gerçek özellikle Körfez, çöp, ulaşım ve sosyal yoksulluk gibi başlıklarda “çıplak biçimde” ortaya çıkıyor.
KÖRFEZ SORUNU 50–60 YILLIK BİR SORUN, YETKİSİ VE ÇÖZÜMÜ TAMAMEN MERKEZİ HÜKÜMETTE OLAN BİR SORUN.
İzmir Körfezi sorunu bugün ortaya çıkmış bir sorun değildir. Bu sorun 50–60 yıllık köklü bir çevre sorunudur. Ve altını kalın kalın çiziyorum:
Bu sorun yerel yönetimlerin isteğiyle çözülebilecek bir sorun değildir. Çünkü yetki, bütçe ve karar tamamen merkezi hükümettedir. Körfez sorununda 3 kritik yetki yine bakanlıklara bağlı kamu kurumlarındadır; Körfezin temizlenmesi için gerekli tüm çevresel izinleri verme yetkisi bakanlıktadır.
Dip taraması, derin deniz deşarjı, akıntı yönetimi, balçık rehabilitasyonu… Hiçbirini İzmir Büyükşehir kendi başına yapamaz. Halkımız bilsin: Belediyenin bu konuda “izin almadan” adım atma şansı yoktur. Körfezi kirleten tüm unsurların denetlenmesi bakanlığın görevidir.
Nehirlere karışan fabrika atıkları, Körfeze giren gemilerin atıkları, sanayi bölgelerinin atık denetimleri, endüstriyel sıvı atıkların kontrolü… Bu yetkilerin tamamı bakanlıktadır.
Yani belediyenin müdahale edemediği, cezai işlem uygulayamadığı, denetimini yapamadığı alanlardır. Körfezi kirleten süreçleri denetleyen yerel değil, devlettir.
Devlet yapmıyorsa kurumun suçu değil, iktidarın tercihidir.
Bu kadar devasa bütçeli bir iş, sadece merkezi hükümet eliyle yapılabilir.
Körfez temizliğinin maliyeti 100 milyar lirayı aşmaktadır. Bu ölçekte bir yatırım: Merkezi bütçe ister, devlet kaynakları ister, ulusal çevre programları ister. Yerel yönetim bu yükün altına fiziki, hukuki, mali olarak giremez. Devlet kendi iktidar olduğu illerde nasıl yatırımlar yaptıysa ve İzmit Körfezi nasıl devlet eliyle temizlendiyse, İzmir Körfezi için de aynı yaklaşım zorunludur. Soru şudur: Devlet, İzmit Körfezi’ni temizlerken İzmir Körfezi’ni neden kaderine terk ediyor? Neden İzmir’e 50 yıllık sorunu çözmek için tek bir devlet yatırımı yapılmıyor? Cevap nettir: Bu iktidarın İzmir’e karşı yıllardır uyguladığı siyasi ayrımcılıktır. Yani İzmir halkına olan sorumluluğu yerine getirmemektir.
ÇÖP SORUNU
İzmir’in çöp sorununu bitirecek Atık Yakma Tesisi teknik olarak hazırdır.
2016’da ilk izni alınmış ancak başlatılan süreçler maalesef merkezi hükümetin ağır ve siyasileşmiş bürokrasisi tarafından ilerlememektedir. Ne eksik? ÇED izni. Bu süreç nasıl ilerliyor? Devlete bağlı birçok kurum ile ilerliyor. Ve yıllardır bekletiliyor. Bu iktidar, İzmir’in çöp sorununu çözmek için gerekli adımı atmak istemiyor. Sonra dönüyor belediyeleri suçluyor. Bu yaklaşım İzmir’e haksızlıktır, bu şehri sevmemektir.
ULAŞIM
İzmir’in trafik yükünü azaltacak en önemli yatırım bellidir: 2. Çevre Yolu. Karayollarının yapması gereken bu yatırım, 15 yıldır raflarda bekliyor. Bu yol olmayınca: Kuzeyden güneye gelen araçlar şehir içine girmek zorunda kalıyor, ana arterler kilitleniyor, İzmir’in trafik yükü belediyenin değil, devletin sorumluluğu yapmadığı için oluşuyor. Ama bakanlık yapmıyor ve sonra çıkıp “İzmir’in trafiği kötü” diyorlar. Trafiği kötü yapan belediye değil, yatırım yapmayan hükümettir.
YOKSULLUK
İzmir’in en kırılgan mahalleleri: Bayraklı’da Nafiz Gürman, Yamanlar, Onur, Gümüşpala, Bornova’da Doğanlar, Mevlana, Naldöken, Çamkule, Buca’da İnönü, Mustafa Kemal, Göksu, Yıldız, Konak’ta 1. Kadriye, 2. Kadriye, Hasan Özdemir, Kadifekale, Karabağlar’da İhsan Alyanak, Yunus Emre, Abdi İpekçi ve Peker mahalleleridir. Bu mahallelerde yaşayan on binlerce vatandaşın sosyal yükünü kim taşıyor?
Bu yükü İzmir Büyükşehir Belediyesi taşıyor. İlçe belediyeleri taşıyor. Bu şehrin sosyal devlet görevini yerine getiren belediyelerimizdir.
Sonuç olarak; Körfez sorunu yerelin çözeceği bir hata değildir. Çöp sorunu izinsiz yürütülemeyecek bir süreçtir. Trafik sorunu devlet yatırımı olmadan düzelmez. Yoksulluk sorunu merkezi hükümet politikalarıyla kontrol altına alınabilir. Ama bu iktidar, İzmir’e dair hiçbir sorumluluğunu yerine getirmiyor.İ zmir üretiyor, İzmir çalışıyor, İzmir çözmek istiyor, ama merkezi hükümet engelliyor. Ve biz buradan şunu açıkça söylüyoruz: İzmir’in kaderi AKP’nin siyasi keyfine bırakılamaz. Bu şehrin hakkını hep birlikte savunacağız.
Yaptığı basın toplantısında Türkiye’nin kanayan yaraları hakkında konuşan Güç, Emeklilerin durumundan Barınma krizine, Sağlık ve Eğitimde yaşanan krizlerden Liyakat sorununa kadar, ülkede toplumun hayatını yaşanmaz hale getiren sıkıntılarla ilgili dikkat çeken açıklamalar yaptı. Yaşanan kötü tablonun bir yönetim anlayışının eseri olduğu söyleyen Güç, “milyonların gerçekleri” dediği sorunlar hakkında şu açıklamalarda bulundu;
TÜRKİYE'NİN İÇİNDEN GEÇTİĞİ AĞIR EKONOMİK, SOSYAL VE SİYASİ TABLO: AKP DÖNEMİNİN ÜLKEYİ GETİRDİĞİ DURUM
Şimdi size yalnızca bir siyasi eleştiri değil,
bu ülkede yaşayan milyonların acı gerçeklerini anlatacağım.
Bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu tablo;
rastlantı değil, kader değil, doğal süreç hiç değil.
Bu tablo bir tercihin,
bir yönetim anlayışının,
bir yanlış düzenin eseridir.
EMEKLİLER – Bu ülkenin çınarlarını yoksulluğa mahkûm eden bir düzen
Bugün Türkiye’de 16 milyon emekli var.
Ama çoğu ay sonunu getiremiyor.
Açlık sınırının altında aldıkları maaşlar, bu insanları yaşayamaz hâle getirildi. Bir ülkenin emeklisi;
• 15 liralık simidi bölerek yiyorsa,
• torununa harçlık veremiyorsa,
• pazarın en ucuz saatinde bekliyorsa,
• evinde kombiyi açamıyorsa,
orada sosyal devlet bitmiş demektir.
Bu tablo kader değil, tercihtir.
Bu tabloyu yaratan iktidarın adıdır AKP.
GENÇLER – Kendi ülkesinde hayal kuramayan bir nesil yetiştirildi.
Bugün gençlerimizin en büyük sorunu “gelecek kaygısıdır.”
• İyi bir eğitim alamıyorlar.
• İş bulamıyorlar.
• Sosyal yaşamları yok edildi.
• Barınamıyorlar, ev kiraları uçmuş durumda.
• Ve en acısı, bu ülkeyi terk etme isteği rekor seviyede.
Bir ülkede gençleri umutsuzluğa mahkûm ettiyseniz, o ülkenin geleceğini bitirmişsiniz demektir.
Gençlerin umutlarını, hayallerini geri verecek bir iktidara ihtiyaç var.
ÇALIŞANLAR – Geçim mücadelesi artık hayatta kalma mücadelesine döndü
Bu ülkede çalışan milyonların gelirleri eridi.
• Kira, maaşı geçmiş durumda.
• Gıda fiyatları kontrolden çıktı.
• Asgari ücret eridi, maaşlar açlık sınırının altında.
• Vatandaşın cebinde para yok, markete girmeye korkuyor. Herkes biliyor ki bu ekonomik kriz, yanlış ekonomi politikalarının sonucudur.
SAĞLIK SORUNU
Sağlıkta dönüşüm dedikleri şey bugün:
• MHRS kuyruğu,
• randevu bulamama,
• acilde saatlerce bekleme,
• hastanelerde yığılma,
Sağlık artık bir hak değil, bir lüks hâline geldi.
EĞİTİM SORUNU
Türkiye’de eğitim sistemi uzun süredir bilimsel temellerle değil, siyasal müdahalelerle yönetiliyor.
Müfredattan sınav sistemine kadar sürekli değişen kararlar, çocuklarımızı da ailelerimizi de belirsizliğe mahkûm etmiş durumda.
Bugün eğitimdeki sorun çok nettir:
• Müfredat siyasallaştırılmıştır.
• Sınav sistemi her yıl değişmekte ve öğrenciler istikrarsız bir düzenin içinde bırakılmaktadır.
• Öğretmenler değersizleştirilmiş; güvencesiz çalışma, geçici öğretmenlik ve mülakat gibi uygulamalarla mesleki saygınlığı zedelenmiştir.
• Okullarda hijyen, bakım ve fiziksel altyapı sorunları büyümektedir.
• Öğrencilerin ulaşım sorunu devam etmektedir.
• Okullarda yemek, beslenme ve temel ihtiyaçlar karşılanmıyor.
Eğitimde yaşanan bu tabloyu düzeltmeden, Türkiye’nin geleceğini güvence altına almamız mümkün değildir.
BARINMA SORUNU
Türkiye bugün barınma krizinin tam ortasında:
• Kiralar astronomik seviyelerde
• Öğrenciler yurt bulamıyor
• Memur bile şehir merkezlerinde ev tutamıyor
• Gençler ailesiyle yaşamak zorunda kalıyor
Bu kriz, kontrolsüz göçün ve çarpık ekonomi politikalarının sonucudur.
LİYAKAT SORUNU
Türkiye’nin sorunu kurumsaldır, yönetseldir, adalet sorunudur.
• Liyakat yok edildi
• Kamu kurumları siyasi kadrolarla dolduruldu
• Devletin ciddiyeti kalmadı
• Yargıya güven yerle bir oldu
• Tarafsız olması gereken kurumlar partizanlaştı
Bir ülkede ehil kadrolar yoksa, hiçbir sorun çözülmez. Biz CHP olarak tam da burada fark yaratacağız. Biz liyakati geri getireceğiz. Devleti yeniden devlet yapacağız.
SİYASİ BASKI
İzmir’de, Ankara’da, İstanbul’da, Mersin’de, Adana’da…
CHP’li belediyelerin projeleri yıllarca bekletiliyor.
Çevre yatırımları durduruluyor, devlet yatırımı yapılmıyor, belediyeler engelleniyor, kaynaklar kesiliyor, cezalar yağdırılıyor, siyasi davalar açılıyor.
Bu bir idari tercih değildir.
Bu doğrudan siyasal baskıdır.
Ve bunu halk artık görüyor.
Basın toplantısının sonunda “Bu ülke ayağa yeniden kalkacaksa bunu yapacak tek güç Cumhuriyet Halk Partisidir” sözlerine yer veren CHP İzmir İl Başkanı Çağatay Güç, sözlerini şöyle tamamladı;
TÜRKİYE BU DÜZENİ HAK ETMİYOR – BU DÜZENİ DEĞİŞTİRECEK GÜÇ CUMHURİYET HALK PARTİSİ’DİR
Türkiye bugün büyük bir dönüşümün eşiğindedir.
İnsanlar artık geçinemiyor, barınamıyor, eğitim alamıyor, adalete güvenemiyor.
Bu düzen sürdürülemez. Bu düzen değişmelidir. Ve o değişimi yapacak olan, bu kadrolar, bu örgüt, bu parti; yani Cumhuriyet Halk Partisi’dir.
Biz:
• Devleti yeniden akılla yöneteceğiz,
• Ekonomiyi yeniden bilime emanet edeceğiz,
• Liyakati geri getireceğiz,
• Siyasi kutuplaşmayı bitireceğiz,
• Halkın sesine göre siyaset üreteceğiz.
Çünkü bu ülke yeniden ayağa kalkacaksa;
bunu yapacak tek güç, Cumhuriyet Halk Partisi’dir.