CHP İzmir Milletvekili Murat Bakan, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bakan, Yunanistan ile gerilimden ekonomik krize ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün kendisi hakkında yaptığı suç duyurusuna kadar birçok konuda açıklamalar yaptı.

YUNANİSTAN İLE GERGİNLİK: İKTİDARA GELDİĞİMİZDE GEREKENİ BİZ YAPARIZ
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Yunanistan’a yönelik sözleri üzerine ‘Savaşa girer miyiz?’ yönündeki soruya yanıt veren Bakan, "Adalar tek tek işgal edildi, silahlandırılması gereken adalar silahlandırıldı. 20 yıl içinde bunlar oldu ve hiçbirine ses verilmedi. Seçim var ve seçim kazanmak için savaş çıkarabilecek durumdalar. Yunanistan başbakanı da böyle… Neden 20 yıldır ses çıkarmadılar. Kardak Kayalıkları’nı hatırlıyorsunuz… Yunan askerleri çıktı, hemen arka tarafına Sat komandolarımız çıktı ve Türk Bayrağını çekince çekilmek zorunda kaldılar. Adamlar adalara geldi kuzu çevirdi, karakol kurdular, kimse niye sesini çıkarmadı. Şimdi seçim var diye sesini çıkarmaya başladılar. Biz iktidara geldiğimizde yapılması gerekeni biz yaparız” dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 13 yıl sonra Irak'ta Cumhurbaşkanı Erdoğan, 13 yıl sonra Irak'ta

HDP’NİN BİR TÜRKİYE PARTİSİ OLMASINI SAĞLAMAK GEREKİR
Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin’in ‘HDP ye bakanlık verilebilir sözleri hakkında ‘partiyi temsil noktasında değil’ çıkışında bulunan Bakan, “Partinin temsil noktasında değil, Gürsel Bey kendi görüşlerini belirtmişti. Söylemleri ile ilgili zaten bir açıklama da yaptı. 6’lı masada olan partiler belli. 7’nci bir isim var mı? Yok. 6’lı masa bu… Cumhurbaşkanı adayı buradan belirlenecek tüm liderler bunu söylüyor. Bu ittifakta HDP yok. Ancak HDP yasal bir parti. Yasalara göre kurulmuş, milletvekilleri savcılıktan temiz kağıdı almış, yasalara göre kurulmuş. Meclisteki 3’ncü büyük parti. 6-7 milyon kişi oy veriyor. HDP’yi marjinal bir parti haline getirirseniz PKK’ya destek olmuş olursunuz. HDP’yi parlamentonun dışında tutmak terör örgütüne yarar. Siyasetin önü tıkandığında bu sefer ‘bizim parlamentoda olmamıza izin vermiyorlar’ diyip o gençler farklı bir propaganda yapmaya başlarlar. Bu çok açık… Aklı başında olan herkesin düşünebileceği bir şey… Terör örgütü ile mücadele edeceksiniz, Kandil ile temas kurmayacaksınız, Oslo’da PKK ile müzakere etmeyeceksiniz, Apo’dan seçim dönemi mektup almayacaksınız, oraya gemi seferleri düzenlemeyeceksiniz. Ancak meşru HDP’nin de siyaset yapmasına izin vereceksiniz. Bunlar meşru siyasi partiyi bırakıp direkt PKK ile müzakere masasına oturdular geçmişte. Şimdi diyorlar ki HDP ile ilişki üzerinden hem HDP’yi krimalize etmeye çalışıyorlar hem de HDP’ye dokunan yanar algısını yaratmaya çalışıyorlar. Hayır! Uygar bir ilişkiyi sürdürmek, HDP’nin bir Türkiye partisi olmasını sağlamak gerekir. İçinde suça karışan varsa devlet gerekeni yapar. Onlara oy veren insanlara saygı duymanız gerekir. Türkiye’de HDP’ye oy veren 6-7 milyon insanı yok saymamanız lazım. Bizim bakışımız budur” ifadelerini kullandı.

KONUŞMAMIZA KİMSE BAKMAZ
Milletvekillerinin konuşmalarını kendisinin hazırladığını dile getiren Bakan, “CHP gerçekten demokrasiyi fazlasıyla içine sindirmiş bir parti. Biz konuşma metnimizi hazırlar ve TBMM’de yaparız. Kimse konuşmamıza bakmaz. Bir siyasi partideki demokrasinin fazla olması herkesin bu görüşü benimseyeceği anlamına gelmez. Ben çevre komisyonundayım ve partinin politikalarını görüşlerime doğru itmeye çalışırım. Bir vekilin söylediği onu bağlar ancak partiyi bağlamaz. Parti politikası olarak partiden bir karar çıkmadıysa, genel başkan bir açıklama yapmadıysa sözleri sadece onu bağlar” dedi.

BU İNSANLAR NASIL AYAKTA KALACAK?
Vatandaşların dertli olduğunu ve kendilerinin politika yapmalarına bile izin vermediğini dile getiren Bakan, “Gidip esnafla konuşup el sıkıyoruz. Bir dükkana girdiğimizde politika yapamıyoruz. Biz dinliyoruz çünkü vatandaş anlatıyor. Öğlen 3’te girdiğim bir dükkandaki esnaf ‘bu saate kadar 20 TL para topladım’ diyor. Bu insan nasıl ayakta kalacak? Çiftçi bitmiş, tarım bitmiş, tarım bitince tarıma dayalı esnaf da bitiyor. Ülke olarak çok zorlu dönemler yaşadık ancak kimse yoksulluktan, açlıktan intihar etmedi. Bu iktidar döneminde insanlar açlıktan, yoksulluktan intihar ediyor. Bizim gittiğimiz yerlerde de bu yoksulluğu görüyoruz. Ne kadar gizlemeye çalışsalar da sokak başka bir şey var, sokakta bunlar görülüyor. En önemli değişiklik ise AK Parti’nin sadık seçmen kitlesinde… Onları terk ediyorlar” ifadelerini kullandı.

GRANİT KAYASINDA KOPUŞ VAR
AK Parti’nin ‘kemik’ seçmen olarak tabir edilen seçmen kitlesinde kopmalar olduğunu dile getiren Bakan, “Daha önce hep en yoksul kişilerden oy almışlardı, orta sınıf muhafazakarlar oy verirdi, ilk olarak onlar dönüş yapardı ancak şimdi sosyal yardımlar ile ayakta tutmaya çalıştığı yoksul kişiler de geçinemiyor. AK Parti’nin granit kayasında kopuş var. Yüzde 30’ların altına düşmesi de bunu gösteriyor. Kararsız seçmenin bir kısmı ya sandığa gitmez, gelen de bize gelir. Doğrudan CHP’ye AK Parti’den geçiş var, kamuoyu araştırmalarında bunu görüyoruz. Bu sayıda artış var. AKP’den kopanlar daha muhafazakar partilere gider algısı var ancak şaşırtıcı bir şekilde AK Parti’den kopup CHP’ye geçen bir kesim var” dedi.

EN DOĞRU ADAY KILIÇDAROĞLU
6’lı masanın adayını ne zaman açıklayacağı yönündeki soruya yanıtı veren Bakan, “Seçim gününü açıkladıkları an 6’lı masa adayı açıklar. Bu bir strateji... Bu masayı oluşturmak da strateji... Hepsi siyasi akılla ilerliyor. Tayyip istiyor diye niye adayı açıklayalım. Tarihi açıklasınlar adayı açıklayalım. En doğru aday Kılıçdaroğlu… Memur Kemal diyor ya, memur Kemal’ler ülkeyi bu noktaya getirdi. Bu anlayışın tekrar hakim kılınması lazım. Her şeyi ile milliyetçinin, muhafazakarın, demokratın, Kemalistlerin kimin derseniz… En doğru aday Kemal Kılıçdaroğlu” diye konuştu.

İNSANLAR PATATES SOĞAN ALAMAZKEN…
Büyükşehir Belediyesi tarafından suya yapılan ‘ÜFE’ zamları eleştirileri ile ilgili belediyenin buna mecbur olduğunu vurgulayan Bakan “Belediyenin bir geliri var sonuç olarak. Her ay zam yapılmıyor. TEFE, TÜFE dediğiniz enflasyon. Bu rakamlar aslında TÜİK tarafından manipüle edilen rakamlar. TEFE-TÜFE düşük gösteriliyor ve bu rakamlar karşılığında gelirlerin de artması lazım. Sen hizmet üretiyorsun, enflasyon var ve bu rakamları vermezsen belediye nasıl bunları üretecek. Su zamlanıyorsa bunun kaynağı iktidar. İBB ciddi bir altyapı yatırımı yapıyor. Hepimiz için en önemli şey yağmur suyu hattı ile kanalizasyon kanallarının ayrılması. Koku sorunun temeli bu. Hava ısınıyor, borular kuruyor ve yağmur suyu ile kanalizasyon birlikte geldiği için körfezde koku oluyor. Belediyenin yatırımlar için aldığı pay vergilerden aldığı paydan, su için yapılan da su gelirlerinden alınan pay ve çöp vergisi. Bu bizim çıkardığımız yasa değil. Türkiye'de insanlar soğan patates alamazken zaten İBB suyu sübvanse etmeye çalışıyor. Türkiye'de ulaşımı en uygun sağlamaya çalışan kent İzmir” ifadelerini kullandı.

BAŞARILI OLACAĞINA İNANIYORUM
Tunç Soyer’in koku sorununun çözümü ile ilgili yeni bir tarih vermesi ile İZSU Genel Müdürlüğü’nde değişim yaşanması ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Bakan, “Bir kadro değişikliği oldu. Orada Genel Müdür Yardımcısı olan son derece deneyimli, yetenekli, tüm kademelerde çalışarak Genel Müdürlüğe kadar gelmiş Ali Hıdır Köseoğlu diye bir arkadaşımız var. O arkadaşımız bununla ilgili ciddi bir çalışma yürütüyor Büyükşehir Belediye Başkanımızın koordinasyonunda. Ben başarılı olacağına inanıyorum. Güveniyoruz kendisine. Çok hızlı şekilde sorun minimuma indirildi. Daha iyi de olacaktır. Yönetim anlayışı önemli… Daha önce bir çalışması vardı ve genel müdür olunca bildiğim kadarıyla bir çalışmayı devreye soktu. Bunu Sayın Tunç Başkan da biliyor. Çözüm için ciddi bir çaba içinde” dedi.

DAVA AÇILMASI BENİM GÖREVİMİ YAPTIĞIMI GÖSTERİR
Emniyet Genel Müdürlüğü ile arasında geçen tartışmalar ve ‘dava’ iddiaları ile ilgili ise ‘dokunulmazlık’ çıkışında bulunan Bakan, “Ben milletvekiliyim ve dokunulmazlığım var. Emniyet Genel Müdürlüğü’nün yapması gerekeni ben muhalefet milletvekili olarak yapıyorum. Savunmuyorlar, biz savunuyoruz. Niye tahrik oluyorlar ki polisin maaş promosyonu nerede diye sorduğumuzda? Açıklasınlar. Bu kadar polis intihar ediyor. Kamu denetçisinin bu polislerin cinnet geçirdiği, intihar ettiği yönünde raporu var. Sen polisin mesai koşullarını değiştirme, polis düğüne, arkadaş ziyaretine gidemesin, eşi ve çocuğu ile zaman geçiremesin. Polis ikinci şarktan dolayı harcayacağı para 40-50 bin TL’lik para olsun, diğer kamu kurumları 20-30 bin TL’lik promosyon anlaşması yapsın sen EGM olarak aylık 300 TL’lik anlaşma yap… Ben tabii ki savunacağım. Bırakın bu insanların çalışma koşullarını rahat koşullarda geliştirin. Hepsinin neredeyse kredi kartı borcu var. Vakıfbank, EGM’ye bir bağış yaptı mı? Benim denetim görevim yok mu vekil olarak? Vakıfbank’ın polise vermesi gereken para nereye gitti? Niye bu sözleşmeyi iptal edemiyorsunuz? Bunu sormaya devam edeceğim. EGM’nin suç duyurusunda bulunması benim görevimi yaptığımı gösterir. Bu benim için onurdur. Bu Süleyman Soylu’nun ayıbıdır. Vekilliğimiz biter dosyalar çıkar. Dokunulmazlığımızı da kaldırırlar hiç korkumuz yok. Çıkar polisin hakkını niye savunduğumu anlatırım” diye konuştu.