AK Parti Konak İlçe Başkanı Sait Başdaş, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Cemil Tugay’ın bir televizyon programında kendisi ve temsil ettiği siyasi irade hakkında sarf ettiği ifadeleri üzüntüyle takip ettiğini belirterek yazılı açıklama yaptı.
Başdaş, açıklamasında, görevini kişisel ajandalarla değil halkın hakkını, hukukunu ve güvenliğini savunma sorumluluğuyla yerine getirdiğini ifade etti.
Başdaş'ın açıklamasının tamamında şu ifadeler yer aldı: "İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Cemil Tugay’ın bir televizyon programında şahsım ve temsil ettiğim siyasi irade hakkında sarf ettiği ifadeleri hayret ve üzüntüyle takip etmiş bulunmaktayım.
Öncelikle şunu açıkça ifade etmek isterim ki;
Ben, AK Parti Konak İlçe Başkanı olarak görevimi kişisel bir ajandayla değil, halkın hakkını, hukukunu ve güvenliğini savunma sorumluluğuyla yerine getiriyorum. Onat Tüneli çevresinde yaşayan vatandaşlarımızın yaşadığı mağduriyetleri dile getirmek, onların yanında durmak ve kaygılarını kamuoyuna taşımak benim siyasi değil, vicdani ve demokratik görevimdir.
Sayın Tugay’ın şahsıma yönelik “kışkırtma”, “hakaret” ve “insanları ayaklandırma” gibi ifadeleri gerçekle bağdaşmadığı gibi, belediye başkanlığı makamının ağırlığıyla da örtüşmemektedir. Eleştiriye tahammülü olmayan, kendisini sorgulayan herkesi “tehdit” olarak gören bu anlayış demokratik olgunluktan uzaktır.
Asıl sorulması gereken şudur:
Vatandaşın evini boşaltmak zorunda bırakıyorsanız, bu süreci neden şeffaf, ikna edici ve sosyal sorumluluk bilinciyle yürütmediniz?
İnsanların korkularını, endişelerini gidermek yerine neden hedef gösterme ve suçlama yolunu seçiyorsunuz?
Atamer Mahallesi tam bir buçuk yıldır size ulaşamıyor.
Biz bugün onların sesiysek, bunun sebebi sizin bir buçuk yıldır kulaklarınızı kapatmış olmanızdır.
Biz olmasaydık, o mahallede insanlar “gocuk altında” sokakta kaldığı zaman mı gidecektiniz?
Vatandaşın kapısını çalmak için daha ne yaşanması gerekiyordu?
Ben hiçbir kamu görevlisine hakaret etmedim. Hiç kimseyi kanunsuzluğa davet etmedim. Aksine, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin iletişim eksikliğini, yönetim zafiyetini ve kriz yönetimindeki ciddi yetersizliğini dile getirdim. Eleştiri demokrasinin temelidir; eleştiriyi susturmaya çalışmak ise otoriter bir refleksin dışavurumudur.
Sayın Tugay’ın suç duyurusu tehdidi siyasi acziyetin ve çaresizliğin açık göstergesidir. Bizim mücadelemiz tehditlerle değil, sandıkla, milletle ve hakikatle yürür. Eğer suç arıyorsanız, o suç mağdur vatandaşın sesini bastırmaya çalışmaktır.
Ve bugün yaşanan gelişme her şeyi bir kez daha ortaya koymuştur:
İzmir Büyükşehir Belediyesi, tam 1,5 yılın ardından Atamer Mahallesi mağdurlarını görüşmeye çağırmıştır.
Bu adım, bizim ne kadar haklı olduğumuzu, sesimizin ne kadar doğru bir noktaya temas ettiğini tüm kamuoyuna açıkça göstermektedir.
Ancak buna rağmen Sayın Cemil Tugay’ın hâlâ Atamer Mahallesi’ne gitmemekte ısrarcı olması, yurttaşın derdine sahada değil, ancak masada kulak verdiğini göstermektedir. Mağdurun kapısına gitmeden çözüm üretilemez; samimiyet böyle değil, sahada ispatlanır.
İzmir halkı şundan emin olsun:
Ne tehdide boyun eğerim, ne de hak arayan vatandaşın yanında durmaktan geri adım atarım.
Biz siyaseti algı operasyonlarıyla değil, halkın içinde ve halk için yapıyoruz.
Sayın Cemil Tugay’ı, polemik üretmek yerine sorumluluk almaya; ötekileştirici dil yerine birleştirici bir üsluba ve belediye başkanlığı makamına yakışır bir duruşa davet ediyorum."