On binde bir görülen hastalık İzmir Şehir Hastanesinde tedavi edildi On binde bir görülen hastalık İzmir Şehir Hastanesinde tedavi edildi

İzmir Tabip Odası, özel sağlık kuruluşunda çalışan hekimlerin maruz kaldığı zorlu koşullara dikkat çekmek üzere İzmir özelinde yaptıkları anket çalışması sonuçlarını paylaşarak, İzmir Tabip Odası Konferans Salonu’nda basın açıklamasında bulundu.

Basın açıklamasından önce konuşan İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Nuri Seha Yüksel, sağlık alanında birçok sorun bulunduğunu belirterek, “Hekimlerimizin birçok sorunu var ve bunları dile getirmeye çalışıyoruz. Hekimlerimizin haklarını savunmak için her zaman çalışmaya devam ediyoruz. Sağlık alanındaki sorunlar sadece hekimlere dönük sorunlar değil, bu sorunların yansıması halkın daha iyi bir hizmet almasına yansıyor. Biz bu konuyu dile getirirken hem hekimlerin haklarını ifade ediyor hem de toplum sağlığını korumaya çalışıyoruz. Biz İzmir Tabip Odası olarak hekimlerin sorunlarının çözüme kavuşması için her zaman yapacağız” diye konuştu.

Prof. Dr. Süleyman Kaynak ise “Türkiye’deki sağlık sisteminin yüzde 30-35’lik bir kısmı özel sektöre teslim edilmiş durumda. Sağlık üreticisi olan kişiler özel sektörün koşulları içerisinde kötü uygulamanın etkisi altında kalıyorlar” dedi.

Sağlık sektöründe yaşanan piyasalaşmaya dikkat çeken açıklama İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfi Çamlı tarafından yapıldı. Çamlı, bugün basın açıklamasında yapılan bir anket çalışmalarından çıkan sonuçları paylaşacaklarını ifade ederek, şu ifadeleri kullandı:

“Ülkemizde 2003 yılından itibaren uygulamaya giren sağlıkta dönüşüm programı özel sağlık sektörü yatırımlarını teşvik edici politikalar içermekte. Bu politikalara paralel olarak özel sağlık sektörünün sağlık hizmetlerindeki payı giderek artmakta. Sermaye kesimi sağlık sektörüne büyük ilgi göstermiş, 2002 yılında 270 olan özel hastane sayısı 2018 yılında 577'e yükseldi. Bu sayı Türkiye'deki toplam hastane sayısının 7,6'sı... Ülkemizdeki toplam 153 bin hekimden yüzde 4'u özel sağlık sektörde çalışmaktadır. Sayıları her geçen gün artan tıp fakültelerinde eğitimini tamamlayan binlerce yeni mezun hekim ve genç uzman piyasalaştırılmış sağlık sisteminin dayatmaları ile ucuz iş gücü olarak bu sektörde istihdam edilmekte.

İZMİR TABİP ODASI DESTEĞİNİ SÜRDÜRECEK
Özel sağlık sektöründe çalışan hekimler mesleklerini yürütürken yoğun iş yükü, uzayan çalışma süreleri, iş, istihdam, gelir ve sosyal güvencesizlik ile karşı karşıya kalmakta. Buna bağlı olarak hekimlerin stres, depresyon, tükenmişlik düzeyleri, olumsuz yaşam ve beslenme koşullarına bağlı sağlık sorunları ile karşılaşma riskleri artmakta. Tabip odamız sözleşmelerde meslektaşlarımıza hukuki destek verebilmekte. Sözleşmelerin ne yazık ki çoğu işverenin dayatmasıyla imzalanmakta, hekimlerin incelemesine, meslek örgütüne danışarak özellikle iş yasasına aykırı hükümlerin çıkartılmasına izin verilmemekte. Önümüzdeki süreçte bu sözleşmelerde mutlaka tabip odası onayının bulunması konusunda girişimlerimiz sürecektir.

Pandemi sürecinde Özel sağlık kuruluşlarında çalışan hekimlerin, önceden de var olan sorunları daha da artış gösterdi. Türkiye'de özel sağlık sektöründe çalışan hekimlerin çalışma koşulları, ekonomik ve sosyal durumlarının saptanması, sorunlar için çözüm önerilerinin geliştirilebilmesi için veri sağlanması amacıyla İzmir Tabip Odası özel sağlık kuruluşlarında çalışan hekimler komisyonunun gerçekleştirdiği anket çarpıcı sonuçlar verdi.”

UZUN ÇALIŞMA SAATLERİ HATA VE KAZA ORANINI BERABERİNDE GETİRİYOR
Pandeminin başlangıcında birçok özel sağlık kuruluşunun, hasta sayılarında düşme ve ciro kaybını ileri sürülerek sağlık çalışanlarını ya ücretsiz izne çıkardığını ya da daha düşük ücretlerle çalıştırdığını anlatan Çamlı, İlerleyen süreçte birçok özel sağlık kuruluşu Covid-19 dişi elektif vakalara öncelik vermiştir. Pandemi nedeniyle kamu hastanelerinden sağlık hizmetine ulaşamayan ya da tedirginlik yaşayan hastalar özel sağlık kuruluşlarına yönelmiş, bu kuruluşlarda çalışan sağlık çalışanlarının iş yükü belirgin artış göstermiştir. 4857 Sayılı İş Kanunu'na göre çalışma süresi haftada en çok kırk beş saattir. Ankete katılanların yüzde 19’ u 55 saatin yüzde 46’sı 45 saatin üzerinde çalıştığını ifade etmiştir. Çalışma süresi, çalışanın sağlığıyla ve bu anlamda fiziksel ve ruhsal bütünlüğü ile doğrudan bağlantılıdır. Uzun çalışma saatleri ve yetersiz dinlenme sürelerinin yüksek hata ve kaza oranı, stres ve yorgunluk, kısa ve uzun dönemli sağlık sorunları gibi olumsuz sonuçlar doğurduğu bilinmekte” dedi.

Pandemi sürecinde hizmet veren özel sağlık kuruluşu hekimlerinin yüzde 19’unun koronavirüse yakalandığını ifade eden Çamlı, “Dünya Sağlık Örgütü'nün 2021 yılında 194 ülkeden elde edilen verilerin değerlendirildiği bir araştırmasında, haftada 55 saat ve üzeri çalışanların haftada 35-40 saat çalışanlara göre kalp krizi riskinin yüzde 35, iskemik kalp hastalıkları riskinin yüzde 17 daha fazla olduğu gösterilmiştir. Özel sektörde de çalışma saatleri iş yasası çerçevesinde denetlenmelidir. Ankete katılanların yüzde 19’u COVID-19 enfeksiyonu geçirdi” diye konuştu.

ÇALIŞMA SAATLERİ DENETLENMELİ
Çamlı, Sosyal Güvenlik Kurumu’nu göreve çağırdıklarını söyleyerek, şu sözleri söyledi:

“Ulusal bayram ve genel tatil günlerinde işyerlerinde çalışılıp çalışılmayacağı iş sözleşmeleri ile kararlaştırılır. Sözleşmelerin ne yazık ki çoğu işverenin dayatmasıyla imzalanmakta, hekimlerin incelemesine, meslek örgütüne danışarak özellikle iş yasasına aykırı hükümlerin çıkartılmasına izin verilmemektedir. Sözleşmelerde hüküm bulunmaması halinde çalışanın onayı gerekmesine rağmen, özel sağlık sektöründe hekimler ulusal bayram ve resmi tatillerde doğrudan veya dolaylı olarak çalışmaya zorlanmaktadır Özel sağlık kuruluşlarında çalışan hekimlerin nerdeyse haftanın yedi gününde, gece gündüz ya hafta sonu, resmi tatil demeden sürekli çalışmaya zorlandıkları görülmektedir. Ankete katılanların 47'si resmi tatillerde tam zamanlı, yüzde 21 ise kismi çalıştığını belirtmiştir. Hekimlerin yüzde 47'si 1 Mayıs'ta bile çalışmaktadır. Resmi tatillerde kamudaki gibi izin kullanılmalıdır. SGK resmi tatil günlerinde provizyon verme uygulamasından vazgeçmeli.

Hekimler artan iş yüküyle mücadele ederken en temel sosyal haklarını kullanamamakta adeta tükenmektedirler. Ankete katılan hekimlerin yüzde 38'i son iki yıl içerisinde toplamda 10 günden daha az, yüzde 41'i 11-20 gün, izin kullanabilmiştir. Bu kadar az izin kullanımında izinlerde gelirinin kesilmesi ve her işyeri değişiminde izin hakkının sıfırlanması önemli bir rol oynamakta. İş değiştirme durumunda da prim hakları sıfırlanmakta.

YEMEK ARALARINDA, DİNLENME MOLALARINDA HASTA BAKIYORLAR!
Gün içinde ara vermeksizin hasta bakmaya zorlanmak, randevularda dinlenme aralarının göz önüne alınmaması özel sağlık kuruluşunun karlılığını artırırken hekimleri tüketmektedir. Ankete katılanların sadece yüzde 35'1 günlük mesailerinde yemek ve dinlenme aralarının bulunduğunu belirtmişlerdir. Yüzde 39'u yemek aralarının olduğunu ama dinlenme aralarının olmadığını, yüzde 24'ü ise yemek ve dinlenme aralarının olmadığını ifade etmişlerdir. Neredeyse tuvalet ihtiyacının bile mesai dişi saatlerde giderilmesinin isteneceği bir ortam yaratılmıştır. Oysa özel sağlık kuruluşlarında çalışan hekimlere ve sağlık çalışanlarına tabi oldukları iş yasasında belirlendiği gibi yemek ve dinlenme molalarının verilmesi gerekmekte. Özel sağlık kurumunda çalışan arkadaşlarımız bugün bu saatte ki toplantıya katılamadılar çünkü öğlen saatlerinde de çalışmaya devam etmekteler.”

HAKLARINDAN YARARLANAMIYORLAR
Özel sağlık kuruluşu ve hekim arasında imzalanan sözleşme haklarına dikkat çeken Çamlı, “Son dönemde iş yasasının getireceği yükümlülüklerden kaçınmak ve mali açıdan bazı avantajlar elde etmek adına işverenler özel hastanelerde çalışan hekimleri çalışan statüsünden çıkarılıp, şirket kurmaya zorlamaktadır. Özel sağlık sektöründe hekim istihdamı, işletme açısından en karlı sözleşmelerle sağlanmaya çalışılmakta, hekimlerden, is ve ücret güvencelerini ortadan kaldıran hizmet alım sözleşmeleri 4B ile çalışmaları talep edilmektedir. Sözleşmeler, iş kanunlarına tabi olarak çalışan işçi (4A'li), serbest meslek makbuzu ya da şirket faturası karşılığında hizmet alımı şeklinde 4B'li olarak yapılabilmektedir. 4B çalışma biçiminde hekim, işçi-çalışan olarak hizmet sunmasına rağmen, çalışmaya ilişkin sözleşme iş sözleşmesi olmayıp hizmet alım sözleşmesi olarak kabul edilmektedir. Bu durumda çalışanın iş ve ücret güvencesi ortadan kalkmakta ve işine son verilmesi durumunda kıdem tazminatı ve diğer haklarından feragat etmektedir. Çalışma sürelerine ilişkin haklardan yararlanamamaktadır. Hastalık hallerinde hastalık izni kullanamamaktadır. Kadın çalışanlar anne olmakla ilgili izin hakkından feragat etmektedir. iş kazası ve meslek hastalığı sonucu herhangi bir yasal tazminat talep hakkı olmayacaktır. Hukuki süreçler iş hukuku ve iş mahkemelerinde değil, ticaret hukuku ve ticaret mahkemelerinde işleyecektir.

Bütün bu uzamış mesailerde izin bile kullanmadan sürdürülen sağlık hizmetine karşın hekimler emeklerinin karşılığını alamamaktadırlar. Güvencesiz çalışma koşullarında her geçen gün reel ücret kaybı yaşandığı anket sonuçlarına da yansımıştır. Özelde çalışmaya başladığınızdan beri geliriniz nasıl değişti diye sorduğumuzda ise; Hekimlerin yüzde 54'ü çalıştığı kurumdaki aylık kazancının yaşamı için yetersiz olduğunu belirtti. Döviz cinsinden kazanç değişimi sorgulandığında katılımcıların yüzde 45'i 2 kat civarında azaldığını, yüzde 27'si en az 5 kat ve üzeri azalma olduğunu, yüzde 16'sı en az 10 kat azalma olduğunu belirtti. Sağlık kuruluşlarının yaşadığı finansal sorunlar ya da ekonomik krizin faturası hekimlere çıkartılamaz. Bu alanda sendikalaşmanın yaygınlaşmasının önemi bir kez daha karşımıza çıkmaktadır” dedi.

HEKİMLERİN RUH SAĞLIKLARI TEHDİT ALTINDA
Bu durumun hekimlerin motivasyonuna doğrudan etki ettiğine değinen Çamlı, “Bu olumsuz artan iş yüküne karşın, azalan gelir hekimlerin motivasyonunu düşürmekte, bedensel ve ruhsal sağlıklarını olumsuz etkilemektedir. Ankete katılanların yüzde 53'ü şu anki çalışma koşullarından memnun olmadığını belirtmiştir. Yüzde 61'i sosyal hayatlarının giderek kötüleştiğini, yüzde 70’i ciro baskısı yaşadığını, yüzde 61'i iş güvencesi kaygısı taşıdığını belirtmiştir. Bu olumsuz çalışma koşulları, kaygı ve mutsuzluklar hekimlerin sık iş değiştirmesine yol açmaktadır. Çoğu zaman tüm haklarından vazgeçerek yapılan bu iş değiştirmelerde hekimler ciddi hak kayıpları yaşayabilmektedir. Ankete katılan hekimlerin şu anda çalıştıkları kurumlardaki çalışma sürelerine bakıldığında yüzde 30'u 1 yıldan az zamandır çalıştığını, yüzde 18'i 1-2 yıldır çalıştığını belirtmiştir. Bu veri hekimlerin İzmir'de sık kurum değiştirmek zorunda kaldığını, yani çalışma koşullarının iyi olmadığını ve hekimlerin sürekli bir arayış içinde olduğunu düşündürmektedir. Katılımcıların yüzde 81'i değişen dönemlerde ve düzeylerde tükenmişlik hissi yaşadığını belirtmiş olup yüzde 19'u sürekli bir tükenmişlik sendromu içerisinde olduğunu belirtti. Yüzde 45'i ruh sağlığının tedavi gerektirecek düzeyde kötü olduğunu belirtti.

Bu sonuçlarla sağlıkta dönüşüm programının hekimlere artan emek sömürüsü, dışında bir şey sunmadığını söyleyebiliriz. Ankete katılan hekimlerin yüzde 81'i Sağlıkta Dönüşüm Programının (SPD) hekimleri emek, gelir ve iş güvencesi açısından olumsuz etkilediğini ifade ediyor.

MÜCADELEMİZ SÜRECEK
Sonuç olarak anketimiz özel sağlık kuruluşlarında çalışan hekimlerin ve sağlık çalışanlarının durumunu ortaya koymaktadır. Bu durum kaygı verici. Hekimler açısından özel sağlık sektöründe çalışmak, giderek artan güçlükler barındırmakta, uzayan çalışma süreleri, iş, istihdam, gelir güvencesizliği ve sosyal güvencesizlikle ve sağlık riskleriyle karşı karşıya kalan hekimler mesleklerini yerine getirmekte zorlanmaktalar. İzmir Tabip Odası olarak özel sağlık kuruluşlarında çalışan hekim arkadaşlarımızın haklarına sahip çıkma ve sorunlarının çözümü için dayanışma içerisinde olacağımızı ve birlikte mücadelemizin süreceğini bir kez daha belirtiyoruz” ifadelerini kullandı.

Çamlı, pandemi gerekçesiyle devlet hastanelerinde yapılamayan operasyonların, özel hastanelerde yapılması durumu hakkında değerlendirmelerde bulundu. Çamlı, “Özel sağlık kuruluşunda çalışan hekimlerimizin yüzde 20’ye yakını pandemiden ciddi şekilde etkilendi ve koronavirüse yakalandı. Özel sağlık kuruluşları ciddi ciro kaybı yaşadıkları gerekçesiyle daha fazla kovid dışı hasta bakımına yönlendi. Vakaların artması, yatak sayılarının devlet hastanelerinde covid vakalarına ayrılması durumunda, operasyonlar konusunda özel sağlık kuruluşlarına yönelinmesini beraberinde getirdi. Aynı zamanda bu durum vatandaşa ciddi ekonomik yükü de beraberinde getirdi. Bazı kuruluşların katkı paylarını yüksek düzeylerde alması vatandaşın cebinden yüksek paralar çıkmasına sebep oldu.” dedi