Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Hakan, Cumhurbaşkanı Yüksek İstişare Kurulu eski üyesi Bülent Arınç'ın “Erdoğan’a karşı hiçbir zaman rakip olmayacağım diye bir içtihatta bulundum ama beni fazla zorlamasınlar" dediğini hatırlatarak, "Kimler zorlayacaklarsa Allah billah aşkına, zorlasınlar şu Bülent Arınç’ı... Zorlasınlar da... Alsın boyunun ölçüsünü!" dedi.

Arınç Ahmet Hakan'a sert sözlkerle yanıt verdi. İşte o yazı:

Datça'da 4.0 büyüklüğünde deprem Datça'da 4.0 büyüklüğünde deprem

Bak aslanım! Sen Yeşil Camii Kur'an Kursu'nda talebeydin. Ben Erbakan Hocamın Manisa il Başkamydım. Sen belki daha üniversitede bile degildin. Ben Refah Partisi için DGM'de yargılanıyordum. Sen Kanal 7'deydin; başka bir adamdın. Ben senin her akşam ısrarla programına davet ettiğin Refah Partisi Manisa Milletvekiliydim; sonra da Grup Başkanvekili oldum. Sen yine Kanal 7'deyken, bizler ise AK Parti'yi kurduk ve iktidara taşıdık. Ben de AK Parti'nin ilk TBMM başkanı oldum. Sonra sen bazı varoluşsal sancılar çektin, dönüşüm geçirdiıı. Insanların fikirleri değişk ve dönüşür; bunu yadırgaınam. Sen dönüştüğün zamanlarda ben Başbakan Yardımcısıydım. Sonra sen dönüşmekten birkaç adım öteye geçtin, dalından kopan yaprak misali nizgara göre savruldun... Nazım Hikmet'in dediği gibi "Günde on kaat, bir çift rugan pabuç, sıcak bir döşek ve üç yüz papellik rahat için..." güzel günlerini sattın. Ben siyaseti zirvede bıraktım. Sen ise yaşadıgın savrulma sonucu tüm değerler bütününü kaybederek merhum milftü babanın dahi kemiklerini sızlattın. öyle ki seninle yaşamak zorunda olduğu için acısı her fotografinda yüzünden okunan kedin Sekter'e dahi acıyonım. Patronlarının himmeti ile geldiğin son noktada basın hayatımızın en köklü gazetelerinden birini tam bir magazin ve bulvar gazetesi haline getirdin. Eğer siyasi varlıgımı sadece ve sadece Sayın Cumhurbaşkanına borçlu olduğumu ve yukarıda yazdıklarımın gerçek olmadığını düştinüyorsan 40 yıllık dava arkadaşım Recep Tayyip Erdogan'a artık kabul gördügün uçakta bizzat kendin sor. Eger olur da bu soruyu somıanın senin haddini aşacağını düşünüyorsan, sorunu -sen dahil olmak üzere-yöneticiligini yaptığın gazetenin birçok çalışanına Whatsapp'tan talimat verenler üzerinden sor! Bir önceki yazında da benim tek derdimin "dikkate alınmak" olduğunu söylemiştin. Bugün dahi her cümlesi ve konuşması gündemi belirleyen birinin böyle bir derdi olabilir mi? Asıl senin tek derdinin muhatap alınmak olduğu çok aşikâr. Bugüne kadar aile fertleı-imi teker teker hedef alan ve kişilik haklarıma saldıran muhtelif hadsizliklerin karşısında sükfıt ettim. Beni samimiyetle eleştiren herkese saygı duyarım ama sen istilıza ediyor; hakaret etmek istiyorsun. Bu hadsizliklerine son vennen için başkaları gibi kapak kapılar ardında değil, kamuoyunun gözü önünde seni ilk ve son kez muhatap alıyor ve uyarıyorum"